29
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
2898
Okunma

kalbim nerede çarpıyor bilir misin anne
Ankara’da
yağmur, bereketi olup yağıyorum Ankara’ya
üstüme çömelmiş bulutlardan
ayağa kalkmaya çabalıyorum
hep, yere düşürdüklerinde bizi
artık ağaçlara bağladığımız
çaputlara bel bağlamıyorum
hani babam, sen ve ben akşamüstü bahçeden
yüklenmiştikte yüklerimizi
eve gidiyorduk
yükümü ara ara oracığa bırakıp
sırayla hafiletmiştim ikinizi
çünkü eğilmişti belleriniz
şimdi ülkem belini eğmiş duruyor
oysa genç ve yürüyecek gücü var
ellerini kaldıracak gücü var yükseklere bayrağı
toprak getiren gençler gibi Samsun’dan
güneşin üstündeki lekeleri silerek
koşaşı var Ankara’ya yeniden
sen şimdi köşende uyukluyorsun anne
konuşuyorum, duymuyor kulağın
öyle yalnız kalakalıyorum güçsüzlüğün yanında
fırlatmak istiyorum balkondan aşağı
büyük küçük taşları
bütün yalnızlıkların acılarını
belki bir can okurdu
atılan taşlar
ülkem de öyle kimsesiz bir garip gibi
sokağa terkedilmişti anne
cami avlularından medet umularak
sarıklılardan, cemaatlerden
bil ki öyle kundağa sarılı yüzü örtük
ağlayarak kucağına alan adama
tükürüyordu gözleri
kan çanağı içinde
beni duydun sen de üzüldün anne
sen ki en yüce bir şeydin: emektin
bir tutam mor susam, bir sepet meyveydin
taptaze bahçe kokan
istemezdin yolunsun bahçende yetişen sebzelerin
arsız, hırsız ellerce
dimdik dururdun eline kaptığın kesekle
korurdun emeğini
emekler çiğnenip yutuldu şimdi
onun için ele alınıp kaldırılır bayraklar
sahip çıkmak için düşman postallarıyla
çiğnenen toprağımız
yeniden dikmek için Ankara kalesine
özgürlük bayrağını
duyuyor musun anne?
ne olur uyuma!
senin sesin öyle gür
dünyayı uyandırır bilirim!
19. 5. 2013 / Nazik Gülünay
Edebiyat defterindeki bütün dostların
On Dokuz Mayıs Atatürk’ü Anma Ve Gençlik Bayramını Kutluyorum,
onurlu geleceklere..
O duygusal sesiyle şiirimi onurlandıran ikinci oğlum Arda’ya(umutkırıntısı)
çok çok teşekkürler..