4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2312
Okunma

Aynur Engindeniz’e sevgilerimle
Onun sayesinde- uçurtma avcısı’yla tanıştım...
Bizim öykümüz önce alnımıza
Bir bıçağın sivri ucuyla
Sonra nar ağacının körpe vücuduna kazınmıştı
Hasan ve Emir...
İki ayrı kader çizgisinde
Yürümek isterken aynı yolda
Bile bile uçurumdan itildiğimizin
Farkına bile varmadan...
Ben okuldan gelirdim
Sen işlerini bitirmiş olurdun
Öğlenin sıcağında tepemize koştururduk
Gömleklerimiz terden yapışırdı sırtımıza
Benim dilimde sana uydurduğum öykülerden bir kaçı
Senin gönlünde kocaman bir ben yatardı
Bir yanımız beyaz bir gökyüzünün hayaller ülkesinde gezinirken
Bir yanımız devrilmiş bir duvarın son yüzünde utanç maskesi takardı
...
Aralık bırakılmış bir kapıdan
Gökyüzüne salıverdiler mavi uçurtmayı
Yer gök beyaz bir rüya
Salınan rengarenk çocuk düşleri arasında
Engin bir deryaya başladı yolculuğumuzun
Son adımlarını saymaya başladı rüzgarın ıslığı
Ayağımızın altında ezilen kar sesinin
Kulağımızı doldurduğu o son salâ’da
...
Vakit akşamın boz bulanık koynuna yürürken
Bir duvar dibinde:
Maske takmış insanlar(!)
Gölge oyunlarının zaferiyle bitişini izlerken
Kapandı siyah bir perde
Duvar üstünde kahverengi bir ölü
Veryansın ederken
Kendini kurban edişine, sevinemedi...
Bana öyle bakma
Gözlerimi göremiyorum
Aynalar kırık
Aynalar keski
Aynalar yüzüme arkasını dönmüş
Siyah bir korkunun, yokluğundan ibaretim
...
5.0
100% (10)