27
Yorum
84
Beğeni
5,0
Puan
2293
Okunma


özümseyerek oku...
Ben henüz örselenmemiş sabi çocuğum(!)
Gel
Geceler boyu kulağıma Bangladeş şarkıları fısılda
Ya da
Kiremit kokulu ellerin ellerimde gezinirken
Yosun kokulu mevsimler getir kucağıma
Mavinin derinliklerinde yıkadığım saçlarımı
Tararken parmaklarının şefkatli uçlarıyla
Üst üste binmiş damarlarımdan sızan ışık huzmesi eşliğinde
Mor incirlerin sütünü sağdım göğüslerimin arasına
Ekşi, tatlı, acı öykünüşlerim çoğalınca
İpince cılga yoldan üç vakte geleceğini umarken;
Öyle ya
Kırk yıl da olsa dilime pelesenk olan telvenin hatırına beklemeliydim seni
Şimdi çaresizliğimin duvarlarına örümceklerin ördüğü
iki ters, bir düz ağın içine gizlendim
Tersim düze çıktı (!)
Düzüm, güz;
Yaprak hışırtısı, salyangoz tarlası
Nal sesleri, toprak kokusu tökezlemelerime aldırmadan
Gidebildiğim kadar dayandım
Elyafı sökülmüş, astarı yırtılmış
Abamın telalanmış sırtına
Bana öksüzlüğümü hatırlatıp da utandırma
Annemin kirpiklerinin ucunda oturuşlarım
Evvelki seneydi bağ bozumu düşlerim
Ufak tefekti belki gülüşlerim
Şimdi ise
Yüzüme değen neşterin vicdansızlığını
Soğuk ürpertiler getiren rüzgara yükleyip
Eteğime biriktirdiğim
Kaskatı kesilmiş cümlelerimin tövbesini ç-ekerken
Garip oluşuma aldırmadan
Nahoş ekşi erik kadar buruşturdum yüzümün perdesini
Gece namazında secdeye vardığımda
Ebabil kuşları çöreklenirdi yamaçlarıma
Bildiğim tüm duaların suyuna, hürmetine
Yirmi beş peygamberin ismi lafzına
Kutsal kitapların satır satır her harfine, anlamına
Esresine, ötresine, üstün olan tüm cümlelerin
İdgamına, bila gunnesine, şeddesine
Gırtlağımı yakan gaynın göbeğinde inleyerek
Evliya ehlinin yakarışlarına karışıp
Tek senin ışığınla kapattım dua kapılarımı
Bir seni istedim Allah’tan
Verirse büyüklüğü
Vermezse yüceliğinden
Elhamdülillah deyip,
Kandilin içinde yağlı urgan misali dar ağacı fermanımı
üfledim nefesimi, ittim ayak ucu sallanışlarımı
Sen benim bozkır gibi solan dudaklarıma aldırma
Göğe yükselen kocamış çınarların gölgesinde oturduğumu farz et
Farz et düşünceli gömleğimin içinde yanan
Kırk farklı ağacın odunlarıyla tütsülenmiş kokusunda gezinirken çıplak ayaklarım
Kül kokusu sürdüm yüzüme
Isırgan öpen dudaklarımla
Haykırdım
Bir daha bir daha haykırdım
Kendi boğazımı sıkarken,
Haykırışlarıma karışan kırklı çocuk çığlıklarında yok olduğumu varsaydım
Hiç bilme sen
Uyuması için beşiğe belenen çocuk gibi
Ateşte yürüyen İbrahim gibi
Tövbesi kabul olan Adem gibi
Asasına dayanan Musa gibi
...
Vücudumda cenk ettiren
Alinin zülkarneyni tenimin ücra bölgelerinde
Bölünen incir çekirdeklerinin çıtırtısı
Karıncaların dişlerini gıcırdatarak acıtırken canımı
Dikenli tellere kundaklanmış uykularım aman vermezken
Nar tanelerinin kızıllığı fışkırırken yüzüme yüzüme
Dirhem dirhem, zerre zerre kilimler dokunur her harfi sen, son dokunuşu sen
Beş parmağımın beşi, erenleri, dervişi boyun bükmüşken
Çuvaldızlara geçirilmiş kök boyalı iplikler dikerken hasretimi
Fatiha d-okunuşları çoğalırken
Sus kalırım
Us olurum
Mai suyun içinde anamın rahmine dönmek için yol olurum
Sen sakın gelme(!)
Bu sönmeyen cehennem korları öpsün beni, öpemediğin ülkemin tenha sokaklarından
Ve bil ki
Dişlenmemiş tenine dokunamadığım parmaklarımın vebali boynuna
5.0
97% (32)
4.0
3% (1)