4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1486
Okunma
I
gözlerimde kan çanağından kırmızı bir mürekkep
daldıkça okyanusuna derinlerimin
istiridye kabukları taşıyan bir zıpkın telaş
incisiz
yani demem şu: beni el1liğiyle incittiniz
ve ben italoya ankarada kulak verip ankarada öldüm ilk kez
öyle ki tanımlayamadı cesedimi ne camgöbeği morglar
ne de gür bıyıklı demir perdeden istasyonlar
ki modernizm tanrısıydı ankara o zamanlar
ve bir kapıkulu mumyası çiğliğindeydi
bütün kozmokomik renkler
hele bir de soldu mu avuçlarımda 1 1 iklimler
çirkinleşirdim
gör işte duy
belki de üstünü karalamalıyım bu şiirin
elveda anne dememek için
seslenerek kendi toprağında mahkûm o ülkeden şu ülkeye:
burası son durak beyler
buraya kadar
gene de merak edilirse ama
sonrası şu:
neden 1eylerarası zekâsı daha baskın olduğu söylenir ki politikacıların?
şöyle bilinsin:
üzerine bomba yağsın ya da yağmasın
aslında bütün kentler 1 1ine benzer
bu yüzden yalnızca güz vakti dökülen yaprakların çabucak turuncuya kestiği
ve modern bir apollonun badem bıyığı ve sinek kaydı yüzüyle
pipisi elinde gün ışığı gibi balkondan paryalarına gülümsediği
kitap kapaklarına sığmayan uzunca bir şiir değildir ankara
yani söylemeye çalıştığım şey şu:
kitleleri 1den1e uyutabilmek elbette maharet ister
I + I
kan çanağı gözlerimden 1 + 1 damla yer çekimine yenildi
savaştılar ve kaybettim benim öyküm bu
bir bozkırın en gökdelenli noktasında vurdular beni ilk
hiç görmediğim ama olmayan kalbimle çok sevdiğim için
o mahkûm ülkeyi
ki kalbim gibi yeşil parkam da olmadı benim hiç
bu yüzden ne kurtarabildim ne de yeniden kurabildim memleketi
ama onları da çok sevdim
her ülkeden parkası kayıp yeşillileri hani
kırmızı yüzlü hüzünlü ve ölü çocukları sonra
onları da çok sevdim
çocuklar da hüzünlü olur muymuş demeyin sakın
hele çocuklar da ölür müymüş diye eklemeyi aklınızdan bile geçirmeyin
öğlen araları yemeğimi bölüştüğüm sırdaş kedilerdir şahidim
hüzün ve ölüm nedir henüz çocukken öğrendim
yani formülümüz şu: ölüm + hüzün = çocukluk
burada çocukluk gençliğimin ve yoksunluğumun delilidir anne
yoksunluğumsa yokluğunun
zira uslanmak nedir bilmedim sayende
gene de gün oldu söküp olmayan kalbimi
koydum insan kılığında umacıların banknottan pençesine
sırf ilişmesinler diye düşlerime
bundandır 1 + 1’inci kez kalbimi yitirişim
yetmedi ama
gün oldu acıktım ve hüznü yitik bir kenti ağaç ağaç yedim
ankara dediler geride kalan bozkırın adına
sonrası yaprak yaprak tükenişiydi gözlerimde trampetin
bir daha asla o günkü kadar haklı olmadı çünkü günter
ilk o an vuruldum işte
ve anladım: süreyanın hüznüydü yansıyan bedenimde edipin ritmi
arifin bilmediğiydi kent yılmazların hissedemediği
bir bendim çünkü ölen ankarada
ölüm vaktinden yıllarca önce
şimdi yoksunluğumda gri bir gök
ve kendi toprağında mahkûm bir ülke büyümekte
ankara katil
ankara oğul öldüren bir katliamda biletli seyirci anne
yani sormak istediğim şey şu:
ne çok sevdiğimi söylesem seni
yenebilir misin yer çekimini?
yani sormak istediğim şey şu:
biz 1 + 1 kere kalpsizler
sırf üzerimize bomba yağmadığı için
özgür müyüz sence?
5.0
100% (7)