4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2742
Okunma
oniki.ellibeş
bugün ilk cinayetlerimi işledim ve her şey bitti
ki durgun saatlerin dahi
günde iki kez doğruyu gösterdiği
bir çağdı bizimkisi
sevda sözcüğü icat edildiği an tüketilmişti sözgelimi
sahi istanbul kendi çocuklarının kalbini söküp yemiş bir cani miydi
ya da bu inde zaman iki kere vurgun yemiş bir ermiş miydi
bilemedik hiç
yalanım varsa nasip olmasın
/ bir kez daha ölmek…
onbir.elli
her şeyin bitmesi için ilk kez öldüğümü kurmam yetmişti
yalanım varsa bir kez daha öldürün beni
ki şu rezil saatler tanrım
ne kadar da gerçekçiydi
yalanım varsa durmayın hadi parçalayın kalbimi
bulutlardı yürüyen avuçlarımda
gökyüzünden çok daha yeşil bir hikâyeydi
banknotlar konuşurken düşler susmuş muydu sahi
kasıklardan güç bulan mahrem iniltiler denli
ucuz ve adiyken suçun rengi
dalgakıranlara doluşan bol âşıklar çiziktirmiştik –birbirinden yeni
ama durmayacak durulmayacaktı istanbul
son âşığı da yok etmeye yeminli bebek yüzlü bir katildi –elleri hünerli
yalanım varsa oyun gözlerimi
saatler durgun saatler öfkeliydi
ne eriyip genleşmek vardı şimdi
ne de doğru yolu göstermek iki kere vurgun zamana
ki köprü korkuluklarından ve bariyerlerden aşarak
durgunluğa yazgılı bir çağda zamanı dondurmaya çalışmak
boşlukta kürek çekmekten ibaretti elbet
onca asrın mirasını hiçe sayarak
ki sözüm söz
yalanım varsa ikiye bölün beni
henüz ölmüş henüz öldürmüştüm kendimi
durmayacak durulmayacaktı istanbul
son anakarayı da keşfetmeye yeminli bir eski zaman gezginiydi
/ pusulası saatlerin katline meyilli…
on.kırkbeş
yalanım varsa iki kere vurun beni
son toprak parçasını da yutuncaya dek
durmayacak durulmayacaktı istanbul
göğü de yutmaya iştahlı bir canavar gibi
büyüdükçe büyüyecekti
bu yüzden ölmüş bu yüzden öldürmüştüm işte
ve bu yüzden durgundu bütün saatler
hissedemesin diye kimsecikler
/ yükselişin rüsva ezgisini…
dokuz.kırk
ki sahi içimizden taşan gökdelenlerin yaydığı o tuhaf korku
ve gündüz vakti ruhumuzdan çalınan o küflü yaşam onuru
muydu yer değiştiren yeşil banknotlarla
bilemedik hiç çürürken in
yalnızdık milyonlar içinde
yalanım yok
varsa hadi durmayın çarmıha gerin beni
ürkmesek radyasyonun şiddetinden biteviye gülümserdik
ki sonunda mutluluğa varacağımıza inansak mutlaka giderdik
yalanım yok
varsa ayırın bedenimden kellemi
henüz on sekizinde yanakları al al nazenin orospular
ve yirmisinde dev militanlardık –elleri orak çekiçli
sahi tanrım bu inde yaşam nerede başlar nerede biterdi
saatlerin durgunluğa ayarlandığı yitik bir çağda ya da
solunan her nefese ille de yaşam mı denirdi
bilemedik hiç
yalanım yok
varsa durmayın hadi atomlarıma ayırın beni
ama ille de yaşam diyeceksek bu sefilliğin adına
hadi devam edin
ayaklar altına alın çiğneyin beni
ki temizleyebilsin içimizi son kez
yükselirken in
timsahları imrendiren
/ kirli gözyaşlarımız…
sekiz.otuzbeş
sayın ki sahnelenen tek kişilik bir gösteriydi
ve önüm-arkam sağım-solum cinayetti
bir ölü çok ölü pandomimciydim ben
ölen geçirince boynuna hayali ilmiği
yalanım varsa çekin tetiği ve garantileyin katlimi
sevdaydı avuçlarımda yaşam bulan boşluk
/ öpüp koklamaya kimselerin tenezzül etmediği…
yedi.otuz
bugün ilk kez öldüm ve her şey bitti
yalanım varsa kendi kusmuğumda boğun beni
cinayeti gördüm
üç üç bıçaktı üç üç kördüğüm
ben öldüm
bir aşağılık yansımaydı gördüğüm
ve ben öldürdüm
iki kez vurdum doğruyu saatlerle
ikisinde de kalbinden
önce dekor sonra figürandı istanbul
ki sahi inde aynalar aynası kozmopolit kahraman kesilen
yahut yaralı hisarlar içinde evcil orangutan besleyen
bir kentsoylunun servet eğrisine göre
neydi ki yaşam
arz-talep meselesi belki
sevgili üst sınıfların bol kolestrollü şık giyimli düş tüccarları
ve onların fiyat farklılaştırmalarına karşı korunaklı
uzun bacaklı cici kadınları
yalanım yok
varsa iki kere manipüle edin beni
öldüm ve öldürdüm
durmayacak durulmayacaktı çünkü istanbul
son alt sınıf âdemi de yoldan çıkarmaya yeminli bir iblisti
/ banknotu secdesinden bin kat değerli...
altı.yirmibeş
yalanım varsa diri diri gömün beni
bir ben değildim düşbozumcu
oysa her şey olabilme ihtimalimim halen bakiydi
ama anca ucuz bir filmde repliğini unutmuş acemi bir kurye
ya da rüya içinde rüya görmeyi ihbar sanan sıradan bir hafiye
olabilmiştim sadece
ki otoyollarda ve köprülerde statikleşen
iç organları yenmiş bir trafiğin
ve kaldırımlarda ve geçitlerde hissizleşen
çift boyutlu çok oyuklu kitch heykellerin
arasından geçmiştim
ölerek ve öldürerek
sırf erişebilsin diye in
ölümcül kızgın kızıl durgunluğuna
/ iki kere vurgun saatlerin…
beş.yirmi
bugün işlendi
ben işledim
ilk ölümümdü
ilk cinayetim
saatleri mimledim
saatleri fişledim
durdu zaman
durdu dünya
iki kurşun sıktım
iki gözyaşı
ilki akrebe
ikincisi yelkovana
yalanım yok
durdu kalbim
durdu dünya
bir esrik istanbuldum
eskimiştim
önce öldüm
/ sonra öldürdüm…
dört.onbeş
elbette durmayacak durulmayacaktı istanbul
son evreni de yutmaya yeminli bir kara delikti –varlığı şüpheli
ki saatler durgundu saatler ikircikli
bir zelzele telaşı tamamlamıştı inin buruk ezgisini –notaları dikenli
yalanım varsa durmayın hadi tek kaşık suda boğun beni
iki kere vurulmuş iki kere vurmuştum saatleri
istanbul şahitti
bir yanım hep çocuktu inletirken hırçın sloganlar inküreyi
yalanım yok
varsa durmayın çekin hadi şahdamarıma paslı jiletlerinizi
avuçlarımda sevda büyüttüm diye iki kere suçlayın
iki kere ateşe atın beni
bir kere daha konuşturun banknotlardan inşa ettiğiniz yapay adaletinizi
durmayacak durulmayacaktı çünkü istanbul
ezip geçene kadar
/ sevda yoksunu tektip teksesliliğinizi...
üç.on
sahi salt bedenlerin hükmettiği şuh bir in miydi istanbul
yoksa fikirler de en az bedenler kadar değerli miydi
bilemedik hiç
sadece iz sürdük
ve gerektiğinde sömürdük
saatler durgundu saatler vurgun
istim üstündeydi in
yalanım varsa durmayın sökün dişlerimi
tek tek öptüm ve öldürdüm
inin bütün frengili fahişelerini
yalanım varsa durmayın yüzün derimi
tek tek öptüm ve öldürdüm
inin bütün yakası karanfilli pezevenklerini
durmayacak durulmayacaktı çünkü istanbul
son hazineyi de bulmaya yeminli kötürüm bir haramiydi
/ haritası iki kere durgun saatlere ipotekli…
iki.sıfırbeş
yalanım varsa hadi durmayın yakın beni
öldüm ve öldürdüm
sevda yoksunu bir çağdı
soyuttu sığdı
istanbuldu adım
ilah saydıkları için yeşil banknotları
bir bir gömdüm bütün hayasız ruhları
insana doydu mezarlıklarım
iki kere vurdum saatleri
zamanı durdurdum
hadi durmayın haykırın
/ ben adi bir günahkârım…
çiftsıfır.çiftsıfır
yalanım yok
varsa iki kere hançerleyin
iki kere kurşuna dizin beni
bir kez daha ölüp bir kez daha öldürecektim elbet
vurduktan sonra dört sıfırı
/ iki kere durgun saatler…
5.0
100% (6)