üfledi
yazdı
ve başladı şiir...



''rahmi sancılı****
kırsal ütopya şalvarına asılmış
kısa budanmış göbek bağı
kafa tasları doğurur atasına
emzirir
sarkmış memesi iltihap mezarı
senelik düşükler tarihe geçmez ama
ağdalı nefesi ilikler eceli''



bir kadın profili düşüyor hemen zihinlere. muhtemel doğurgan Ana Dolu
bir coğrafya olmalı. şalvar genişliğince sırtında yükleri olan. ruhu boştur
ihtimal ama karnı hep dolu! demeli belki

''senelik düşükler tarihe geçmez ama'' derken
kaçan golleri kayda almazlar der gibi düşün ezmiş şair. şiirsel anlatım oldukça iyi
ve kullanılan imgeler metafor yaratma başarısı göstermiş ayrıca...




''sağ şerit yırtmacına takıldı*****
korsan sevişler yapıştı dikiz aynasına
kavisli sözler işgale zorlarken enzimi
darbe doğdu şehre
dişi kırık hegemonya lafa girdi
kadınsın
soyunman kâfi
göz kalemin çizmez bahtını
ezildi usaren böcek misali''



bu bölüme beş yıldız verdim adıma...

yine bölümce güzel bir anlatımı taçlandıran

''kadınsın
soyunman kâfi'' dizeleri sebebiyle... ki; şiir az konuşup çok anlatan dizleri sever.
ve buradaki kadın sembolü; şehir eksenine girmiş ama hâlâ köyde gibi...





''avcu çatladı*****
kimyasal silahlar ayıkladı teni
hangi zamana
hangi aşa yetişir maral
kocaman rüyaları vardı oysa
şimdi
kuru üstü pilava tav''


bu bölümde muazzam. ve alkışlamalı dedim içimden.

''hangi zamana
hangi aşa yetişir maral''

her kadının ortak rüyâları olur. ama bunların çoğu hülya-serap arasından öte gidemez
maddi kansızlık mı sebeptir! yoksa kan uyuşmazlığımı ortama hep bir çengele bağlıdır...

ve o rüyâlar açıklanmış bölüm finalinde;

''şimdi
kuru üstü pilava tav''


ve anladık ki; bir kâbusmuş meğer. Anlatısı ve şiir anatomisi yüksek dizelerdi
ve bu kez oldukça düzeni özenli yerleşim daha da bir lezzet katmış şiire. çok yazmak değil
aza çok lezzet katmaktır şiir...




''arşivin öteki yüzü
dosya sapıkları abanıyor omzuna
kara kutusu saklı
etini emiyor at sineği doyumu kıt
bitecek kâbus
yalan
saçma ideoloji
tacizin niyeti belli kırmızı eteği''


ve burada profil yine değişti! Fatmagül orijinli müphem bir çığlık
duyuluyor. en seksi doyurganlık en erkeksi şüpheliler görülüyor fonda.
bir çoğu ana bacı diye yanaşıyor sanki! l/imana en yakın yerde
birikir neredeyse pislikler. kadınsan her yerde insanlığından önce eteklerin çarpar göze.
ve mmalesef biz gibi toplumların sofra adabı böyle!



''kaçırıldı yaka paça ****
kasaba üzüm suyunu devirmiş o gece
on kişiydi şeytan
baskına uğradı gamlı damı
nine iman ederken sahte tanrıya
torun adak seçildi bitli şevke
bağırdı
avaz ıkındı son çığlığa dek
kustu o an
kimse alınmadı üstüne''


üstteki filmin ikinci perdesi ve bir açlık bastırma, atıştırma sahnesi.
fevkaalde bir bakış açısı. ama konu öyle derin ki; denizi doldursan kaleme
yetmez ve Nasreddin hoca'yı artmaz bir replik-söz kalır geride;


'' iyi de o saate onca adamın içinde işin ne''!




''bir günlüğüne kadın olmak
sadece bir gün


sustum
müsadenizle...''



şiir ihtimallerin çoğaltılması, abartılmasıdır bazen!

''bir hilâl uğruna yarab ne güneşler batıyor'' diye şiir okuyanlar
şimdi o filmi canlı seyrediyor mesela!

saz çaldığı için horlanan asılan ve

''şeytan bunun neresinde '' diye soran ozana şimdi defli baterili
ilâhiler eşlik ediyor. insanlar giderek büyüyor belki de... alışkanlıklar gerçeğin
önüne doğrunun önünde ne kadar uzun durursa; toplumun her
bölümünde hayatın her anında uzun havalar yanık türküler olmaya mahkûmdur.


şiir konuşmuş yeterince ve bendeniz ''sustum müsadenizle''!..




son zamanlarda okuduğum en iyi şiirlerden biri olan bu esere
ve gencecik sahibine hem kendim hem şiir adına teşekkürlerimi sunarım...