Uyuşturmak için doğradın beni
kendini tatmin etmek için kıtlık asrını bekledin
evet
tasfiye ediyorum hanemi
gardolabın gıcırdayan tarafı epey fakir senfonisi nemli
açlıktan öldük
savaşlar geçiyor parke aralığında
içli
dışlı davalar
kerhaneler kuyruk kaplı
mahzenin namlı kadını tut elimden
Rum meyhanesi büyüklük yolunda
uzo sırtıma yaslan izlerim silinsin aheste

Yağ bal damlıyor dilimden
emiyor Mari gecenin yüklü gebesi
akıntında doğur beni kayalara vuralım
bunları söylüyorum ki
soluğun sıcak kıvrılıyorsun zihnime
korkunç olan neydi andras
alacakaranlıkta öpüştük köşe başlarında bekçi amca
siren sesleri ege saçıyor
elinde olsa sıyrılacak eteğim ben seninle sıkılmam

Endişe ediyorum
hor kullanmışlar seni validem
limon kokun göğsüne inmiş
ayak izlerin
naftalinli kışlıklarım ile
gri bir günde yağmuru seyrediyorum
sen
konuşma
ben yağ sürerim ekmeğin ortasına
gözlerimde yusufçuk yuvaları
geçtim işte sahra ömrün çölünden
Zorba
ilk defa bir roman sevdi o kadın
enginar
dile gelse anlatırdı iki kalp arasını

Babam
dağ yollarının kirli sakallı eşkıyası
validenin eşitlik masalını yediremediği ana kara
baştan aşağı nasır
hatırlıyorum
banyonun buzlu camına seviyordu şiir yazmayı
annem
şansın zirve noktası
biliyor musun Mari
eli eline değmeden boşalıyorlardı İzmir vakti

Bekle beni
etli dudakları geçip basacağım cinayetini
her hücre
her santimi dişledin
kan basmış geçmişin yatağı
fantezi ya
kurşuna diz beni Şangay’da yaşanmış gibi
sorun ölmek mi daha kolay ne var

Şimdi
bütün ışıkları sönecek dünyanın
püf de
Tanrının bıraktığı yerden başlayalım


saygılarımla ...