5
Yorum
6
Beğeni
4,9
Puan
1213
Okunma

diken tarlalarında yalın ayak
yürümeyi göze almaktı seninle yaşamak
kana buladığın takvim yapraklarında
savrulurken ömrün baharları
sevmeye çalışmaktı kış yalnızlığını
sensizliğin o soğuk ağrısında
içime bir hüsran çekiyorum bu gece
kahrolası bir öksüzlük çörekleniyor yüreğime
şiire çözülüyor düğümlerim
bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır mı ?
çevirsem zamanı tersine
sussam ölesiye
aşk yine konuşur mu ?
...
kan damlıyor geçmişin parmaklarından
ihanet
aşkın soysuz katili
bir kar tanesi binlercesini tetikliyor
her acı binlercesini doğuracak biliyorum
korkuyorum
kıpkızıl bir ayrılık düşüyor bembeyaz tepelerine istanbul’un
durduramıyorum...
bugün yutuyor bundan sonralarımızı ansızın
düşüyor maskesi bunca yıllık dostluğun
aralanıyor perde yeniden
tanıdık kederler selamlıyor
yol kenarlarında boynunu bükmüş tozlu manolyalar
kar taneleri hapsediyor yeşilleri
buz tutuyor bütün özlediklerim
düşler getiremeden istanbul’dan
öpemeden mutluluğu alnından
kendi masalında kayboluyor çocuk
şimdi bir kitabın ön sözünden topluyor ümitlerini
üşüyor minik elleri
üstüm başım söylediğin sözler
ölesiye derbeder
ölesiye yorgun
çoğalıp ağırlaşan yalnızlığımda
giderek eksilen bir çocuğum
hayatın verdiği sus payıyla
gözlerimde söyleyemediklerim
sırtımda hikayem
susuyorum
susuyorum
susuyorum
5.0
91% (10)
4.0
9% (1)