9
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2335
Okunma
“İkra” diyordu Yaratan,
İkraaa…
Kat kat aydınlanırken kâinât,
“Oku”nuyordu gözlerden
Ruha üflenen hakikât.
Bir çığlık gibi yükselen, dile düşen ilk vahiy…
Sabah serinliği gibi efil efil
Doluyordu gönlün en kuytusuna.
“İyiliği emret ve men et kötülükten” diyordu sonra;
Bir peygamber vazifesiydi bizimkisi.
Tebliği ilim, menzili irfan, azığı aşk olan.
Bir dergâh minderinde mürşid
Rahlesinde çile, yıllar yılı…
Öğütleri asırlar aşan Mevlânâ idim.
Bir Tapduk kapısında Yunus’tum,
“Elif okudum, kendimi bildim.”
Akşemseddinin ağaran sakalında
Bir fetih müjdesiydim.
Bir yurt dokudum gönül tezgâhımda ilmek ilmek
Renk renk bezediğim emeğim, göz nurum, alın terim…
Bayrakta dalgalanan; saçımın akı ve senin al yanağın.
Gergefine vefa işlediğim,
Gönlüne çiçekler serdiğim,
Hakkımı helâl, ülküsünü hilâl eylediğim…
Yedi kandilli süreyyam,
Gül bahçem…
Seninle başladı rüyam
Seninle bitsin hikâyem.
Adağı ömür bir yolun yolcusuyum işte ben
Gün geldi şâkîlerce çekildi bedenim bayrak direğine,
Gün geldi alevlere attım kendimi bir köy okulunda
İbrahim gibi bir gülşendeyim şimdi.
Enkaz altında yalnızdım can verirken depremde
Gözlerimde, son dersimin hayali…
Bir kez daha gelsem dünyaya, yine de
Öğretmen olmak isterdim,
Öğretmen…
Ben, yeni yetişen nesillerin elinde meşale
Karanlığı yırtan bir zafer türküsü dillerde.
En uzak, en sarp, en soğuk ve en yalnız yerde olabilmek
Bir güneş ülkesinin burcundan adsız kahramanlar gibi geçmek
Bir hatır, bir vefa, bir yemine karmak gönül harcını…
Başöğretmenim gibi milletime ahdım olsun
“Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun.”
OLCAY GÖKÇE (KASIM 2011)
5.0
100% (12)