henüz takvimlerin yaprakları yazmazdı seni ya da unutulan her şey sendin ben seni sevdikçe kim’sizliğimin yanı başına gelip oturdun mu ki hiç sen beni anlamanın kuşkusuzluğunda olmadığın sürece anlatacak çok seyler olabilirdi ben beni değistirmek için dinlemediğim sürece
hiçbir gölge aydınlıkla yıkanmaz sıkıntısı artacak hayat gerçeğinin doğal sonrasızlığıyla hep bir kız çocuğu portakal bahçelerinin elindeki sızısıyla biz hep depremle özdeşleşmişiz üşümez sandığımız göz göze gelişimizde unutmadıça unutturmadıkça sonramıza deprem gerekçe birbirimizle geçirdiğimizin bilinçsizliğin dışında zaman kirli bir katil kibar bir tekrara gerekçe
Yaşadıklarım bildiklerimin müsvettesidir Herkesle konuşmaktan haz alan bedenin daha sonra yalnızlığa tapınması Bir depremin gerekçesidir
her insan yönelişinin gücüyle Tutkunun tutsağı durumuna geliyor tanrıca Tutku artçı şoklarla beslendiği sürece Ruh o istemediği varlığın (beden) ortadan kalkmasını istiyor sanki ve geriye Avuntuya karşı inançsızlığın, İfadesiz kabahetlerin, ve kendi içinde anlamsızlaşan bir hayatın sığınağı tek bir liman kalıyor. Deprem
İnsanın başkalarıyla savaşması, boğuşması sonuç ne olursa olsun kahramanlıksa Kendi savaşımda depreme yenilmem neden alçaklık olsun? Eger kaderse
Son nefes tek lehçe Son muhtıra son dilekçe Yalanmış meğer; Meğer olmak depreme tek gerekçe.
Her göçte geçti adım her zararda ziyanım oldu Her yağmurda taştım her tabutta cesetce Her coğrafyada mazlum her dilde lehçe Her masada pay har isyanda sürgün Her bombada darmadağın Güne aydı gözüm, sen gözümde aydınca Gözlerin bu gün boynuma dolandı kardesçe Kaybolan anlar talandı Fark edip tutan anlar tadı Gerisi boş hikaye Filandı falandı… Elma kokulum, Soğuk gecede sımsıcak içindeyim Bir titreyişte ürkekçe
gönlüne, hüzünle sevinçle kelepçe Beni benden alan tufanların nece Yiğitçe mertçe yılgınca Kan rengi fay hattının sana akışında, Gönül dehlizlerin hüzün dağların nece
Sayfalara sığmaz senin destanın, Her yoldan geçer sevgi kervanın Seninle yaşayan seni bilmezken Her dil her lehçe seni anlatır kırmançi, sorani türküce telce zazaca, lazca
Unutulmuş bir lehçeyle severim seni Benim bu deliliğim depreme gerekçe adım hayatın göğsünde bir ur Elbet seni kurtaran bulunur Konuşurum güneşin eski bir aksanıyla Kimse anlamaz belki, belki umulur.
Ey ülkem, aksayan dili dünyanın Ah, keşke sabahın bir dili olsa Ötesi... ölüm’den olma, hayat’tan yağma... Sonra garip bir dünya Bir yanında düğün var bir yanı yasta
Piri sultan olanın, abdal-ı kaygusuz Niyaz-ı hüdai olanın, mısrası kanunsuzdur Kara günde birlesiriz Silkeleniriz simdi Yigitçe erkekçe sonra kavga ederiz yine çocukça
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Deprem şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Deprem şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Felaketler kapımızda. Yarın ne olacağı belli değil.Bugün yurdumun Doğu'sunda yarın Batı'sında olabilir.Deprem kuşağı ülkemiz.Bu bir doğal afet.Birlik olup kenetlenmek gerek.Yarın kimin göçük altında kalacağı imdat çığlıkları atıp kurtarın bizi diye bağıracağı hiç belli değil.. Sen düşeni kaldırmazsan, bilki aynı felaket başına gelir. Duyarlı yüreğinizi kutlarım .