9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
987
Okunma
unutulmuş bir coğrafyanın mecbur insanlarına...
eğer bir kere söyleyemezsem öleceğim,bütün sözler susku
gözlerine hiç bakamadım ,hüzün kokar o yüzden gözlerim
neşesini atamamış gevrek bir çocuk gibi başı önde fırtınalı yürüdüm hep
yolları
bir hayali unutmadan uyumak ve uyanmak her sabaha
düş bakışı yaşamak hayatı, bir yudum uykuda seni.
bakımsız duyguları allayıp pullayıp koymak içinde uzak bir yere
yüklemek gözkapaklarına zamanı
koynuna almak seni, salmak sabahın şafağında
camdan uçup gidişine bakmak...
kader değil...
sen uzaksın,o yüzden yakın durma kuytuma!
ölüm sanarsın gelen güneşin çürüten ışığını
bense sırtımda kaçağım, mayınlı sınırıma yürürüm.
bir silah patlar, açılır gözkapaklarım, başım simsiyah bulut,kalakalırım
sevdayı bağlayarak yarama, katıksız ne kadar yol varsa yürüdüm ben
sen, ne kadar aşk varsa bende teğet geçtin
ben yasak sevişmelerimin hepsini aldatma saydım
yırtıp yırtıp diktim derimi kemiğime, mülteci kaçışlarımda
şimdi sıcak kanım sanki nefesimle damlıyor çimenlere, uzak ayak sesleri
duyuyorum,yetişemezler...
ecel bir sınırlık yol, uzak senin yakanda bir servi ağacı
servi ağaçlarını sevdim, sen en çok hangi ağacı seversin...
kanım doluyor boğazıma, oysa ne hızlı akardı gülünce, gülsen ölmez miyim?..
bileğime bağladığım ip bağlıyor beni hayata, korkak bir tavşan mayınların arasında
ve arka ayakları bağlıyor beni sana.
üşüyorum, söylemediğim bütün sözlere üşüyorum.
yaklaştıkça sert postallarının haykıran sesi, silaha uzanıp dövüşesim geliyor.
dallarıma kondukça susan, ılık akan kanımla ses bulan inlemelerim
unutulmuş bir sınırda, söylenmedik sözlerim üzerine kanlı düştüğüm toprağa
doğarken ve ölürken kanlı düştüğüm toprağa.
coğrafyasına uygun ölümüm, toprağına uygun, dağlarına ters
rüzgar yavaşça kesiliyor gözlerimden
şimdi ben saçlarına takamadım ya kır çiçekleri, gözlerinde hiç sabah görmedim ya
kaçağa vurdum ya kendimi.
sarılayım en konuşkan arkadaşıma, tam on dört sözle sallayayım geceyi.
ve elimdeki metalin sıcaklığından anlayayım soğukluğumu
yağmalanmadan bedenim son kez bakayım servilere.
titresin dalları gibi gözlerim, gökyüzünde kocaman bir ay, yarı yüzüm aydınlık
bileğimde bir çekeleştirme korkunun ayaklarından, serviler suskun.