0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1791
Okunma
mağrur bir bedende iki yaka gibiyiz
nehirlerin azgınlığına siper gözlerimizdeki ışıltı
korku ve titremenin bahçemizde gezinen rüzgarı
kahverengi bakışlarımın tenine gölgelediği sardunya
ve intikamın çıyan ısırığından beter bağırtısı
sinesine yağmur düşen toprak kadar merhametlidir artık
beyaz örtülerin ıslak ellerine taşınırken hazan
adresinde kimliksiz oturan bir sevda değildir
çığırtkanlığında geceyi haber veren bülbülün sesi
bir neferdir sol yanımı okşayan tıklamanın ayak sesleri
ve yaralarıma tuz başmış / acıyı solumuş / nefese nefes
koşuşturmanın emek kokan teridir
avuçlarımda büyüttüğüm zeytin dalı düş
şimdi diyorum / ki sen yanımdasın / içimdesin
horozu kalkık asi yanımı alnının tam ortasına dayasam
akar mı dudaklarıma uslanışımla terk ettiğim çığlık
kimseye olmayan vebal borcumu tek senden aldım
omuzlarımda öyle bir yük ki hayattan bile ağır
zayıf bedenime zerk ettiğin cesaretin onurlu aşısı
yarası kapanmadan kanatıldı / kekikle dağladım
yıkılmamak / yıkmamak üzere diklendim
örselendim ama bıkmadım
tut ki gecenin güneşe şahlanışıdır hırsım
ve günbatımı arifesinde dolu bir bulut gözlerim
ay yıldız çocuklarını doğururken
ateş böceklerinden çaldığım ışıkla yürüyorum sokağına
kalk yerinden / kakülleri şakaklarımda gezinen hüzün meleği
tüm ışıkları yak / aç perdeleri / penceren aydınlansın
üzerimde eskiye ait ne varsa / yırtıp yakıp bu küf kokan elbiseleri
öpüşünle yıkandığım çıplaklığı taşıyorum yatağına
sarıl bana