4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1113
Okunma

Gecelerin tapınmaları gibi ay ısığına
Hüzün gemisi suskunca
kaçtığın kıyılar özlermi
Yörüngesinden uzak bir akşam
Ve süslüyorken geceleri
ironik toplayan mesafeleri
Kollarından uçan mavi kıyıları
saldırıya uğramış gibi tırmanan kayaları
cesetlerin ardından koşan solucan koroları gibi
acımasız ve canavarca seviyorlar belli
yana yana ve soguyana kadar bedenini
sevgili tembellik gibi
senin güzel vücudun gibi
kırpıntılı şeyler gibi,
tırmalıyor cildimi
derin saçların gibi
Buruk kokuları
Çar kokulu serseri
dalgaları mavi
bir gemi gibi uyanır
Sabah rüzgarinda titreyen
ruhumun rüyalarına yelken
uzak bir gökyüzü gibi
Gözlerin hiçbir şeyden uyanıyor ortaya
ne tatlı nede acı,
iki soğuk mücevher karışımlı
demir ile kaplı altın
dansına benziyor bir yılanın
ucunda bir sopanın
kapanır vücudun ve uzanır yolculuklara
ince bir gemi gibi
kıyılara eğimli
suda kalmıs menzilleri
rüzgardan şişmiş kanatlar gibi
Buzullar guruldamada sebepsiz
ağzının suları her yükseldiğinde
Dişlerinin kenarında,
bir Bohem şarabı içer gibiyim
acı ve kahraman
saçmak gibi bir sıvıyı gökyüzüne
içimde yıldızlar
uyuduğunda güzel karanlığım
bir anıtın dibinde inşa halinde siyah mermer
Ve ne zaman kıyı yada ovaları düşlersen
yağmurlu tonoz ve bir çukur yazğısı bende
Ne zaman taş, korkulu göğsümde baskıcı
Ve senin yanında, büyüleyici bir umursamazlık yumuşar bende
Önlemek için kalp atısını ve arzusu
Ve maceracı ayakların koşarmı hala
sonsuz rüyalarıma sırdaş mezarın
(Mezar şairleri anlamak için her zaman)
sürgün uykular boyunca uzun geceler,
söylenirler sonra : " kusurlu fahişe hizmet et zamana !!
ölülerin tanımadığı bir hayat için? "
Ve solucan bir vicdan azabı gibi kemirir zamani
5.0
100% (4)