11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2058
Okunma

Sen,
gözbebeklerine ninniler söylerken,
Zamanlı zamansız
gecenin hüznü çökmüş yalnızlığımın pususuna
Öğle ağır, ağır ki bakışlarındaki sancı
yürek devriyesi seyr-ü seferinde
sokak, sokak kendini arıyor bende
karanlığın yıldızlarla oynaşan,
ay işlenmemiş gergefinde
bazen çoksun,bazen yok
ve tek başınayım ,bu yüzden
masamda rüzgardan titreyen mum ışığı
kalem, kağıtla sevişir ellerimin dokunuşunda
düşer gölgelerime,apansız
an be an imgeler doğurur şiirlerime
cesurca asılıp sözcüklerinin ipine
çıkasım gelir,vuslatın kerevetine
Ferhat’ın deldiği dağlara,imrenir deli yüreğim
bir eşkıya narasında un ufak etmekten yanadır gönlüm
adını haykırdığım gönül dağlarını
Sen varsan aşkta ,sonbahar da ne ki?
bakışların ruhumda bahar dalı gibi yeşil dururken
gül tomurcuk kokan yar
ben geldim de iklimi şaşkın yaylalara
yüreğin ve gücün yetiyorsa
ve de
sırılsıklam yağmur dokunuşunda ıslak
gönül toprağıma ekil gönlünce
gonca gül ol, aç sevgime
aşk kokunda , cenneti bulayım bu gece
sakın ha!
düş yastığında yattığımı sanma
uykunun telaşe zerresindeyim yalnızca
sensizliğin sancısıdır ,sol yanımdaki acı
uykusuzluk iğne gibi deliyor gözlerimi
düş hamağın da sallanıyor hayalin
bir kere gözlerimi kırpsam
bir çok düş rehinesi bırakır sabaha hasretim
seni de kendimle sabahlatırım
oh canıma değsin !
anla artık!
bir gülüşünle mayına dokundu yüreğim
ölümse, bu ayrılık ruh barutun da
bin defa,milyon defa infilak ederim
senin uğrunda,
senin sevdanda, caaaaaaaaaan, canım
Gecemi noktalayana şafak yanım
Bilesin ki her gece
Sevdandan düşsel saraylar kuracağım ,
ZARALICAN İST. 2010