2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
799
Okunma

fakirliğim beş para etmez
ben yere düşersem eğer
sevdalarım kanatsız kalır
mermiyi ateşlersen kayaya suya
kovanlar sessiz kalır
fırlatır insanı yanım
ama benim mermim asla yere değmez
seviyorum çıplak zamanları
süslemek için Phoebus heykellerin anılarını
kaderiyle oynarmış insanın
kendi yalanları ile oynuyorum
Ve gökyüzü omurgaları gibi sevecen
göğe yakın başlarını
ilkbahar düşünden sıyrılmış geceleri
Çok pahalı olmayan bir çarık sabaha
Bayır gülü gibi ciğeri nefes dolu
kahverengi göğüslerindeki evren
adanmış olsada başları dağlarımın
Bütün kaya çatlaklarının bakir ve saf meyvesi
Teni pürüzsüz ve koparılmaya yasak firması
anlamak istiyorum
görülen boyutları
Adamın kadının çıplaklığını
cehennemi bir soğuk sardı ruhumu
bir sürü kelebeğin üstünde kara doku
ve canavarca renga renk süsü
çıplaklığını elbiselerin
yüzüne maskeleri
teninden sızarken terini
ince, dolgun veya sarkık yoksul göğüslerini
acımasız bir tanrı yardımcısı
Patenleri pirinç dallarına asılı çocuğu
Ve kadınların mumlar gibi solgun yüzleri
sefalat yiyen bâkir beslemeleri
Nice sürükleyerek ana mirasını
Ve bereketin tüm iğrençligini
uğursuz kadınlar günü
Ruhum fakir ülkeler gibi
çıplak insanların vahşi güzelliği
kalplerin pamukçuğunda gizli yüzleri
ve çıplak ayakları
ruhları giydiremeyen fakirliğim
boş elbiselerin boş güzelliği
Doğurgan yarına haraç bir miras
ve senin kutsal geleceğin
Açık bir gözden açıkça akan su gibi
Ve boyunca kaygısız yayılan yanım
Mavi gökyüzündeki kuşların
ve çiçeklerin
Anlamıyor korkularını şarkıların
elbiselerin
kıymetini bilmiyor
kokularımın
nikabımı gizlemiyor
fakirliğim