5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1044
Okunma

Vaktiyle, Hafik ilçesinin Sofular köyünde Hızır adında bir genç varmış.O zamanlar bu köyün halkı Alevi imiş.Zamanla yoldan çıkmışlar.Onların bu durumunu beğenmeyen Hızır, köyden ayrılmaya karar vermiş, çıkmış yola.Ha şurası, ha burası derken Banaz’a kadar gelmiş.Pir Sultan’ın yanına azap durmuş.Sonra da müridi olmuş.Aradan seneler geçmiş, bir gün Hızır:
"Pirim, demiş; Sen herkese himmet ediyorsun, herbiri çeşitli makamlara geçiyor, ne olur, bana da himmet et, büyük adam olayım, ben de bir makama geçeyim."
Pir Sultan şöyle bir düşündükten sonra gülümsemiş. " Hızır ben dua ederim, belki sen de büyük adam olursun; Hatta paşa, vezir de olursun ama, sonunda gelip beni astırırsın."
Yine de duasını eksik etmemiş.Hızır İstanbul’a gidip saraya girmiş.Ağa, Kapıcıbaşı, Paşa, Beylerbeyi derken vezir olup Sivas valiliğine atanmış.Pirini unutmamış, haber gönderip huzuruna getirtmiş.Hürmet, izzet, ikram derken bir hayli de sohbet etmişler.Yemekte mükellef bir sofra donanmış.Pir Sultan yiyeceklere şöyle bir bakıp hemen geriye çekilmiş.Paşa şaşırmış.
"Birşey mi oldu pirim?". Pir Sultan, "Hızır, demiş; Bu yemeklerde zina kokuyor.İçinde yetim hakkı var, sen bunları haram para ile yaptırmışsın." Hızır Paşa "Yok pirim" dediyse de dinletememiş.Ama bir hayli de içerlemiş.Pir Sultan biraz daha ileri gidip, "Bunları ben değil, köpeklerim bile yemez.İstersen çağırayım da gör" demiş.Hemen ünlemiş, köpekler anında gelmişler.Bir tepsiye haram yemek, bir tepsiye helal yemek konmuş.Önce haram yemekler getirilmiş.Köpekler şöyle bir koklayıp geri geri çekilmişler. Arkasından helal yemeklerle dolu tepsi gelmiş.Köpekler onu da kokladıktan sonra, kuyruklarını sallaya sallaya yemeye başlamışlar.Bu hakarete çok kızan Hızır Paşa, hırsını yenemeyip pirini Toprakkale’ye hapsettirmiş.
Eh... Ne de olsa piri.Hırsı geçince bir bahane ile affetmek istemiş.Zindandan çıkartıp demiş ki:
"Bana içinde Şah’ın adı geçmeyen üç deyiş söylersen seni affedeceğim.Yok, söylemezsen kendin bilirsin" Pir Sultan "Peki öyleyse" deyip tezeneye şöyle bir dokunmuş ve,
"Açılın Kapılar Şah’a Gidelim",
"Kul Olayım Kalem Tutan Ellere" ve
"Karşıda Görünen Ne Güzel Yayla" adlı değişleri okumuş.
(Tüm değişlerde Şah’ın adı defalarca geçiyor)
Pirini affetmeye hazırlanırken, onun hemen her fırsatta Şah’ı anması Hızır Paşa’yı çileden çıkarmış.Ne söylediğini, ne yaptığını bilemez hale gelmiş.Yanındakilere emretmiş: "Asın bunu".
PİR SULTAN ABDALIN HAYATI
Pir Sultan Abdal, Alevi toplumunun bagrından cikan en büyük halk ozanlarindan biridir.Yasami boyunca haksizliklara karsi mücadele etmis, hatta asilacagini bile bile bu tutumundan vazgecmemistir. Siirleri ve direnisci tutumuyla nice kusaklara örnek olmustur. Pir Sultan’in siirleri ve deyisleri hala dilden dile ve agizdan agiza dolasiyor. Bu büyük insanin hayatina bakmakta yarar var.
Pir Sultan Abdal’in 1510/14 -1589/90 yillar arasinda yasadigi tahmin ediliyor. Öz adi Haydar olmasina karsi siirlerinde Pir Sultan mahlasini kullanir. Kendisi Sivas’in Yildizeli ilcesinin Circir bucagina bagli Banaz köyünde dünyaya gelmistir. Yirmi yasina bastiginda Seyit Ali Sultan Dede’nin dergahina baglanir ve ikrarini verir. Tam bes yil gece-gündüz demeyip, o dostluk ve muhabbet kapisina eli erdigince, gücü yettigince katkida bulunur. Odun tasir, su getirir, hasat kaldirir, konuklar agirlar, ac doyurur, harama el sürmez ve dergaha bir tek haram lokma getirmez. Eline, diline, beline sahip olmak; onun da diger canlar gibi hic aklindan cikarmadigi bir temel ilke olur. Haydar, dergaha ve dolasiyla halka hizmeti, Hakk’a hizmet sayar. Makamlari adim adim alir ve sonunda „Pir" makamina erisir. Pir Sultan Abdal Seyit Ali Sultan Dede’den dedelik hirkasini ve Pirlik nisanini aldiktan sonra canlari tek tek dolasir ve dertlerini dinler. O günlerde, Andadolu’da kötülük kol geziyor, zalim esen rüzgar ölüm türküleri söylüyordu.
Rüsvetci kadilar, yobaz müftüler, zalim pasalar ve niceleri halkin alin terine bakmadan insanlarin hayatini ceheneme dönüstürüyorlardi. Özellikle Alevi toplumunu kafirlikle, imansizlikla ve zindiklikla sucluyorlardi. gerek Selcuklu, gerekse Osmanli döneminde irili ufakli pek cok ayaklanma girisimi olmus, fakat hepsi basarisizlikla sonuclanmisti.Pir Sultan Abdal, zalimlere, ezenlere karsi siirlerini bir silah olarak kullandi, ömrünün sonuna dek türkülerini hem de yüksek sesle söylemekten kacinmadi. Anadolu Alevilerinin zulme karsi baskaldirmalarina önderlik eden Pir Sultan, Hizir Pasa tarafindan asilmistir.
Açılın Kapılar Şah’a Gidelim - Sivas yöresi
Hizir pasa bizi berdar etmeden
Açilin kapilar Saha Gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açilin kapilar saha gidelim
Gönül çikmak ister, sahin kösküne
Can boyanmak ister, Ali müsküne
Pirim Ali on ikimam askina
Açilin kapilar saha gidelim
Her nereye gitsem, yolum dumandir
Bizi böyle kilan, ahd-ü amandir
Zincir boynum sikti hayli zamandir
Açilin kapilar saha gidelim
Yaz selleri gibi akar çaglarim
Hançer aldim, cigercigim daglarim
Garip kaldim, su arada aglarim
Açilin kapilar saha gidelim
Ilgin ilgin eser seher yelleri
Yare selam eylen urum erleri
Bize peyik geldi, sah bülbülleri
Açilin kapilar saha gidelim
PIR SULTAN’im eydür mürvetli sah’im
Yaram bas verdi, sizlar cigergahim
Arsa direk direk olmustur ahim
Açilin kapilar saha gidelim
Pir Sultan Abdal
Gözlerim kiraz kırmızısı
En çok onlar var utandığım
her sabah
Birde kırmızı rengim
Hep saklamaya çalıştığım
El içine çıkamadığım
Gitmek yetiyorsa eger
bir yankesici gibi
git bak oraya
pişmanlık sürüleri
adamak yetseydi eğer
İlk yanardağa ağıt
Yeşil kelimelerim var sana
mutlu insanlar
buluşuyorlar
Bir aşk mı
yalanmı
bir çağrı mı
Ege yılında
arılardan bir küme
uyanış günü
acıyı süslemek yetseydi eğer
Sahilde sessizce
Yada tren garında
Acı çekmedim hiç
Yeterince henüz
kime faydası var pasın
Hüznün ellerinde çakmak geceye
Sen de boğulursun bir gün
içilmeyen çöllerde
sende kendini yitirirsin
yatak örtülerinde
yetseydi eger
insan olmak
buluşmak gözlerinin sayesinde
atmak yeterli olsaydı
yok olmak yetseydi eğer
Bu aşk mı
yalanmı
yetseydi eger
iptali köleliğin
ayakta durmak için
Viraneler
Teker taker
zafer sürüyorlar kalıntılarında
aşk mı
yalanmı
sende
titrersin
ölüm sıcağında
gidenler, gelenler
Bilmiyorlar
inanmak yetseydi
salıncaklar altında
En son dua değil
eldiven
Bir süre için
Su tarihi yanlızca
Geceleri yalan söylüyorum kendime
trenlere biniyorum
ovalardayım mesela
postallarımda
dağlar gibi sorular
Ya da hala yankılanıyor sesin
sezonu bitirmişim sende
Bu kafatası denen kutuda
Düşüncelerini benimmiş gibi sanıyorum
çaldım bir anlık işte seni
göğün her hangi bir yerinde
O kadar çok yanlış anlaşıldımki
kilometrelerce çiçek yılı
sirkte bir gün
Başka biri veya
sana hoş görünmek için
aslan avcısı
dinamitliyorsun kemerleri
Beni çölde görmüşler
ip atlıyordum
hayal hırsızı
Derin çatlaklar
yıldızlara laf attım
seviştim
ölü numarası yaptım
sen henüz doğmamıştın
Geceleri yalan söylüyorum kendime
ovalar boyunca trenlerdeyim
Ellerimi yıkamak için
ayaklarımda binlerce soru
Binlerce yol
hala yankılanıyorsun kulaklarımda veya
dayanıyorum hala
görüyormusun
5.0
100% (4)