3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1163
Okunma

bilirmisin acıyı
Usancı yorgunluğu
uzun gecelerin uykusuz terörünü
içimi sıkıştırır buruşuk bir kağıt gibi
gayreti bilirmisin
Gölgede sıkılı yumrukları
ve safranın gözyaşları
ve intikam çağırır geceye gözlerini
ateşi bilirmisin
darülacezenin boyunca ana duvarları
sürgün gibi sürüklenen başıboş dudakları
kısık ateşler arayan mırıldanan ayakları
ve yüzünün çizgileri
yaşama arzusunun iğrenç işkencesini
Okumakta adağın gizli korkularını
ümüğümden beslenen hala aç gözleri
Davud ölürken sağlık diledi
vücudunda dumanları
unutabilmek eski pişmanlıkları
oysa tepişmekte hala ayakları
kanımı emiyor solucanlar
tırtıl meşe dalındaki
hangi beş çayında, hangi şarapta
Unutmak o eski düşmanı
Amansız ve açgözlü hala
Karıncalar gibi ihtiraslı
Ve cadı kazanı
ruhum iskence sarhoşu
içimi öldüren ümidin ta kendisi
uzun yolların yorgun ayakkabısı
ölümcül ki kurtların kokularını aldığı
Ve kuzgun kargaların gizlediği
ve yaralı asker ümit kesecekse
mezarı çarmıha gerili
yakabilirmisin karanlık gökyüzünü
aydınlatmak çamurdan yarınları
ve yırtmak cehennemi
sabahsız, akşamsız bir yoğun adım daha
Ve umutki han duvarlarında asılı
sonsuza dek ölü, üflenmis soluğu
Aysız, ışıksız nasıl yolunu bulmalı
kaybedilmiş davaların şahidi
şeytanın ördügü duvarın tüm kiremitleri
sever lanetlileri
ve bilirmisin affı olmayanı
ve pişmanlıgın zehirli kınları
Kan çanagı gözlerin neyin nişangâhı
kemiriyor yollarımı ugursuz dişleri
Ruhum bir zavallı abide
Ve saldırıyor duvar, kapı pencere
Yıkıyor İnşaatı
Bazen bir türkünün en orta yerinde
Duyarım çığlığını
perdeler ısıtırken parmaklarımı
Mucizevi bir şafak vakti
sökmek kapıların kollarını
Bir zindanki içimde
Açılmaz kapıları
Yeşertmek gün yüzlü zamanı sende
getirmek dizlerine
yaşamı
5.0
100% (1)