0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1340
Okunma
Bırak, çek git artık
Boş kalmalı bu aşkın bütün odaları
Yokluğunun yarattığı derin ıssızlıkta,
yürümeliyim yalnızlığımla
Anmamalıyım asla, ismini bir daha
Boğulmak da olsa ucunda
Azgın bir okyanus girdabında…
Hayalinle buluşmamalıyım, hiçbir yaz akşamında
Aramamalıyım, kayıp ilanlarında sana dair bir ipucu
Devşirmeyi öğrenmeliyim artık gülüşlerimi ağlamalardan
Hilekâr gözlerini ve yaralayan tüm izlerini silmeliyim
Sana, kendimle yaptığım sohbetlerden aşina
Odamın, yaşlı yorgun ve soluk tenli duvarlarından…
Şakaklarımda dayalı duran
Sensizliğin, paslı tehditkâr silahını, elimin tersiyle itmeliyim
Okudukça canımı yakan, acıtan
Düşüncesinin özünde hep seni saklayan
Beyaz kâğıda, karakalem çabalardan vazgeçmeliyim…
Raflarda tozlanmış, bilinmez neden hep arka sıralarda kalmış
Mutluluğu anlatan, eski bir masal kitabının içine girmeliyim
Duru, dingin, mavi bir göl kenarında, huzurlu yaşayan
Ölümsüz nadide bir çiçeğin, hüzün rengi, sarı yapraklarına sinmeliyim…
Bir yol bulup girmeliyim
Adım adım, adını sır gibi saklayarak, katetmeliyim mesafelerini
Yaşanılan bütün zamanları yanıltarak
Arayanalara, ardımda gözyaşlarım dâhil
Hiçbir iz bırakmayarak…
Koşar adımlarla gitmeliyim, batan güneşin göğsüne doğru
Bağıra çağıra, dolayarak dudaklarıma
Sürükleyen, teselli veren,
başı olabildiğince dumanlı, herhangi bir ayrılık şarkısını
Beyaz, gizemli, kansız ve sebepsiz, bir intihar öncesi aydınlığında
Yağmur sonrası dökülen tüm gözyaşlarımı doldurarak avuçlarıma
Yurdundan kovulmuş bir halkın, kervanının uğultusuna karışıp
Düşmeliyim yollara, sensiz, sessiz, soğuk bir akşamüstü…
Mehmet akif çetinkaya