0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1410
Okunma
Ya birde yağmur yağarsa üzerine ben ağlarken, felaket
Bilmem, hangi şehrin mazgallarına akarken bulurdum gözyaşlarımı
Düşünseydim seni hiçbir geçerli sebep aramadan, kızarmıydın?
Yazdığım bir şiirin üzerine,
bitmiş bir kalemin damarlarını zorlayarak, izinsiz çizseydim gözlerini
Düşleseydim ya da ellerini saçlarımla dost olurken…
Konuşsam, soru sorsam bilirim
Yüzüme yansır, yine o her zamanki, cevapsız ve sert boş duvar soğukluğu
Sussam, hiçbir şey söylemeden içime atsam,
orda durmayacak, sığmayacak kadar büyük gözlerin
Uyuyan miskin bir yalnızlıkta,
ömrün paralelinde uzayıp giden, sonu olmayan kronik bela bir özlemde arasam
Beklesem, çokbilmiş bir fikir sahibinin zikrinde,
geçişine ihtimal dahi vermediği karanlık bir sokak başında
Görmesem de, inan bana doğru yaklaşırken, ayak seslerinden tanırım seni, anlarım gelişini…
Karanlığı fırsat bilip cesaretlensem, ben olduğumu fark ettirmeden sarılsam sana
Ellerini tutsam,
onca zamandır bir yanı kırık vazomda, hasretinle beslediğim yas çiçeklerini soldursam
Vursam, tüm ayrılık taşıyan kuşları
Üzerlerine yüklenip, hınçla kanatlarını kırsam
Sabaha varsam yanında,
yüzüm günyüzüne çıktıkça, utancımdan ayaklarına kapanıp çocuk gibi ağlasam
Kaldırsan, öne düşen mahcup başımı, gözlerime baksan,
avuçlarını açıp gözyaşlarımı toplasan...