0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1955
Okunma
Yıldızlara döktüm içimi
Aramayıp, sadece kimsenin geçmediği bir yol üstü
Ve tarihte kayda değer hiçbir olayı olmayan
Sıradan bir akşamüstü rastladığım
Kör karanlık kuytu köşelerden
Başı, tatlı düşlerin dizinde
Çoktan hummalı bir uykuya dalmışken
Şehrin, efsane masallarında
Adına sıkça rastlanan, ihtişamlı ışıkları
Gözyaşlarımın, kimseler görmeden silinme gerekçesi
Ve parmak uçlarıma, ansızın dokunmasıyla
Karşılıksız, zamansız ve nedensiz açar
Daha önce; hiçbir sevgilinin, hiçbir sevgili için sipariş vermediği
Hiçbir çiçek satıcısının, hatta hiçbir coğrafyada hiçbir toprağın tanımadığı
Hiçbir biyoloji kitabında tanımının yapılmadığı
Tarifini yapmayacağım türden sarı minik papatyalar
Gözlerimde, yâre yağar sağanak yağmurlar
İçimde, ulaşamadığım bir yerde
Kaybolmuş bir yabancının, ürperten telaşı var
Gecenin ortasında yorgun, yapayalnız bir ben
Birde, susma hakkını sonuna kadar kullanan yıldızlar
Susarken kendi içinde büyür yangınlar
Alevlerde görünür, ziyan olmuş sevdalar
Küllerden arda kalır, eşkâli belirsiz soluk benizli hatıralar
Düşlerde kalır hep varılmamış deryalar
Seni senden habersiz, en güzel halinle bulduğum tek adrestir
Gözlerimin, görmek istediği için
Düşüncelerimi zorlayarak yarattığı halüsinasyonlar
Artık, gelmeyeceğinin tescilidir
Zamanın bizzat kendi elleri ile kurduğu
Ve kurarken hiç zorlanmadığı
El yatkınlığının diken gibi ilk bakışta göze battığı
Soyut ve hasımcasına sinsi tuzağında
Neye uğradığını anlayamadan, yaşlanıp yere devrilen ağaçlar
Şimdilerde kanımda başı dönük dolaşan
Yüksek dozda, nafile bir pişmanlık var…