13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1458
Okunma

ne tuhaf
bu akşam gönlüm
iç ezilmesi gibi
adı yok bir hüzünde
asmadan yeni koparılmış
bir salkım buğulu kara üzüm kederinde
ve ağustos güneşinde kurumaya terk edilmiş
kısa ömürlü kara erik lezzetinde...
…
bilmem ki
ne var anlatacak
ne kaldı yazmadığım
bu gönül güncesinde
…
ürkek
ipek kanatlarıyla gelen bir üveyik gibiydi önce
sonra
nasıl alıcı bir kuş oldu da pençelerini geçirdi yüreğime
bilemedim
sadece
katlime ferman yazanı sevdim
sevdim de
aşikar ettim
sersemce
akşam safaları gibi
gün ışığımdan rengimi
sevdiğimden sevdamı gizleyemedim
o dağ gibi susup
kendini benden gizlerken bile
bilmez miydi ki
ömrünün efsanesiydim
bir dişi kurt gibiydim yüreğinin zirvesinde
fazla mı geldi sevmelerim
susmayı bilemedim hiç
"seni seviyorum" demek istedim
Ve dedim de
...
ne tuhaf
bu akşam gönlüm
muradını almış da
sanki
sevgilinin gönlünü görmüş gibi dünya gözüyle
son nefes gibi
huzurlu bir hüzünde
kimse bilemez
bilmesin varsın
hatta o bile
kalan ömrümü sır ettiğimi
benimle sonsuza göçecek o sevgide
ve mühürlediğimi gönlümü
üç hecede
Ceyda Görk