19
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2654
Okunma

aklımın yörüngesi miydi değişen
yoksa aşkın ezeli uydusu gönlüm
firara mı yelteniyordu
müebbetinden
bir şeyler değişiyordu hayatımda
ezberimdeki cümle replikler
kekeme cümlelere dönüşüyordu
dudaklarımdan dökülürken
durmadan tökezliyordum
durmadan saçmalıyordum
durmadan kaçıyordum
nereye
neden
kimden
kendimi yakalıyordum olur olmaz zamanlarda
öfke yeniği
kemirilmiş tırnak dibi acılarıyla
sızlarken
sanki
ilmeklerini çekip söktüğüm bir şaldı hayatım
ve ben
yeni bir yumak sarmaya çalışıyordum
eski yünlerden
ne yazık ki
henüz dolmadı zaman
sevdaya geç
ölmeye erken
yoksul bir kasaba vitrininde
sahte pırlantalarca ışıl ışıl
sahtekâr ve zavallıydı
gülümsemem
kaplıcaların
sıcak nemli duvarlarına
yapıştırdığım niyet taşları gibi dökülüyordum
uzağıma düşüyordum her birinde
niyetimden
kendimden
sersemliyordum
meczup gibiydim
acımasızdım
neyin intikamını alıyordum ki kendimden
şaşırıyordum
birileri bana ağlarken
her gece
ay ışığına bulanıp uzaklaşan gölgemin ardından bakıyordum
perdesiz kırık camlı bir pencereden
durmadan kaçıyordum
nereye
neden
kimden…
...
uzak bir şehirde
beklendiğimi umuyordum umarsızca
bir özleyenim olmalıydı benim
içi titreyerek açmalıydı çaldığım kapıyı
ve hatta çalmamı bile beklemeden
bu karabasandan
saçlarımı öperek uyandıracak
sıcak dudaklar olmayacak mıydı baş ucumda
nereden bilebilirdim
meğer
buz kesmişler
çok önceden
sanki
çizgilerini
renklerini silip dağıttığım bir tabloydu hayatım
ve ben
yeni bir resim yapmaya çalışıyordum
eski figürlerden
ne yazık ki
henüz dolmadı zaman
ve ne yazık ki
sevdaya geç
ölmeye erken
ceyda görk…