Üstad Yavuz Bahadıroğlu'nun mükemmel kaleminden, Buhara'nın nasıl yakıldığı, ilim irfan yuvasının nasıl dağıtıldığı, dünyadaki en değerli hazine olan ilim ve ilim adamlarının değer bilmezlerce nasıl paramparça edildiğinin anlatıldığı yıllar önce okuduğum ve ikinci cildini ancak bir kaç yıl sonra bulabildiğim müthiş bir roman.
" İslam Felsefesi " dalında akademik kariyeri olan Yaşar Nuri Öztürk belki de en az eserini kendi branşında vermiş, alanı dışında ise hemen her konuda daha ön planda olmuştur. Şahsen, kendi alanı dışında söylediklerini " tartışılabilir " olarak düşünüyorum.
Hiçbir zaman cildiye doktoruna kalp ameliyatı olmayı düşünmedim.
Bazı sözleri ve iddialarından dolayı alanındaki birçok uzman tarafından eserleri tehlikeli bulunan Süleyman Ateş'in eserlerini okumadan önce bir daha düşünmek ve güvendiğimiz bir uzmandan "olur" almak çok önemli galiba. Konu din olunca hata yapmamak lazım!
Tefsircilerin ittifakla kabul ettikleri sâhasındaki en yetkin tefsirci " Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi " nin bu eseri kaynak olması açısından her evde olması gereken bir hazinedir bence.. Özellikle herkesin çok şey söylediği günümüzde...
Tadılmadan târif etmenin, yaşamadan anlatmanın ne kadar yüzeysel kaldığını ve aşkın ne olup ne olmadığını bana en iyi anlatan kitaptı Vadideki Zambak. Üniversitede bu kitap ve yazarı Honore De Balzac gönüllü olarak seçtiğim araştırma ödevlerimden biriydi. Bir insanın başına ancak bu kadar aksilikler gelebilir ve ancak bu kadar acı çekebilir diye düşünmüştüm. Ve, böyle bir muhteşem kalemden ancak klasikler içine girebilirdi.
Belki de bizim Mecnûn’umuzun bir başka versiyonuydu Balzac; hem, yaşlılığında da..
syf: