2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1417
Okunma
Bir sabah vakti
acı bir sela okunsa minarelerde
"biri ahirete göç etmiş " derdin anne
sonra başlardı evlerden sessiz göçlerimiz
ahret fısıltısıyla ağlardın
dilinde Fatiha gezerdi sessiz
Sokaklar eskiyip unutulur çocukluktan
oyuncak isterdim
kırık bir yaşamı verdiler
dertler akıyordu oluklardan
Ne çok çoğulmuşum seninle oysa
içimin avlusunda yağmur suyundan
ürken,
küçük serçelerim vardı
kimi sevsem hep çocuksu hâlâ
bak yine yalnızım büyürken
En iyisi mülkiyetli ve göçsüz
o serçelermiş bence anne
telaşla dolaşıp duruyorlar
zamanın kıtlığından
ilk ışıkta uyanıyorlar
Serçeleri göç etmekten alıkoyan da ne
neden göçlerimizle serçe kadar olamadık
mutlu bir ömür olmalıydı
hayatın bize borcu
kayım bağlasak da birtanem
hayat hep çözüyor hurcu
Senden de kayım
şu serçe
eskiyen duvar
birine ekmek veririm
sıva yaparım yüzüne diğerinin
ne duvarın sessizliği bozuldu hala evde
ne ürkekliği tükendi serçenin
Hani ya soğudu o sıcak kucağın
olamadın bir serçe kadar
kime sarılsam hala üşüyorum
yağar üzerime kar
Sait Açıkgöz