1
Yorum
3
Beğeni
3,0
Puan
45
Okunma

Herkes barış istiyor dersin,
ama dünya kan içinde,
dillerde güvercin türküsü,
meydanlarda öfke, nefret, kin içinde.
Bir yanım soruyor kendi kendine:
“Bu sessizlikte barış nasıl yeşerir ki kendiliğinden?”
Herkes çocukları sevdiğini söylüyor,
ama yaralı eller tutuyor dünyanın avuçlarını.
Kimi çatının altında uyur,
kimi gökyüzünün altında…
Sevgi diye diye büyüyen yalanın
en çok çocuklar vuruluyor ortasına.
Herkes yeşil bir dünya düşlüyor diyorlar,
ama toprak artık nefes alamıyor.
Her yer beton, her yer demir,
her yer insanın insana ördüğü duvar.
Doğa susuyor, suskunluk büyüyor;
yeşil isterken griye boğuluyor yarınlar.
Herkes silahtan korkuyor ama
her sokakta bir tetik bekliyor.
Bir omuzda hırs, bir elde güç,
bir çocuktan bile önce büyüyen öfke.
Barış diye bağıran ağızlarda bile
barutun kokusu siniyor kelimelere.
Dünyaya yetecek kadar aş var, umut var,
ama herkes aç…
Kiminin karnı açlıktan,
kiminin gözü doymaktan.
Ekmek masada duruyor hâlâ,
ama pay etmeyi unutan kalpler aç kalıyor en çok.
Sokaklar çocuk doğurmaz derler,
ama sokaklar çocuk dolu.
Kimisi bir omza yaslanacak yer arar,
kimisi bir sıcak nefes.
Diyorlar ki herkes sevgi ister,
ama sevgi arayanın yüzüne kapalı bütün kapılar nedense.
Herkes özgür olmak istermiş,
ama herkes kendi zincirinin mahkûmu.
Kimi bir adama, kimi bir odama,
kimi de kendi içindeki hırsa kul.
Özgürlük göğün tepesinde dalgalanır ama
yere inince kelepçelenir insanın iradesi.
Ve herkes mutlu olmak ister…
Ama herkes üzgün;
bir yüz gülse, bir kalp susar,
bir kalp konuşsa, dünya sağır kalır.
Her şeyde bir eksik, bir sessiz çığlık,
ve en sonunda…
Bu işte bir yalan var!
Bu işte bir yalan var!
Bu işte bir yalancı var!
@NURAL BEKTAŞLI
5.0
50% (1)
1.0
50% (1)