1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
85
Okunma

Mahşer dediğin gökyüzünde kopmaz,
Kalbin en kuytu yerine çöker ağır ağır…
Kimse duymaz çığlığını,
Sen nefes alıyormuş gibi görünürken için sessizce kanar.
Gitme demedin ya…
İşte orada çöktü içimde dünya.
Bir insanı kaybetmek değil acı olan,
Kaybettiğini hâlâ içinde taşıyabilmektir asıl bela.
Düştüğümü kimse bilmez,
Yüzümdeki sahte sakinlik bir perde…
Sen gittiğinde, ruhumun en kırılgan yeriyle
Tek başıma kaldım kendi enkazımın içinde.
Mahşer böyle bir şey işte;
Toprak değil, kalp yarılır…
Ateş değil, sessizlik yakar,
Ve insan en çok “gitmeyeceksin” sandığını kaybedince dağılır.
Unutmak diye bir şey yok ,
Sadece sızının yanına alışıyorsun zamanla…
Bir an geliyor, gülümser gibi yapıyorsun
Ama o anda bile gözlerinin arkasında bir cenaze var aslında.
Ne zaman kapatsam gözlerimi,
Bir göl gibi kıpırdıyor yokluğun içimde…
Baktığım her yerde senin suskunluğun,
Duyduğum her seste geçmişimin küllerini seriyor önüme.
Dönüşün olmayacağını bile bile beklemek…
İşte asıl mahşer bu:
Bir insanın yıkılışını izlemek kendi içinde,
Sonra da yaşamaya mecbur kaldığın o yanık kalple devam etmek.
Ve bilki ,
Benim kıyametim gökten inmedi;
Senin gidişinle içimde başladı.
O günden beri
Her sabah biraz daha ölerek yaşıyorum,
Biraz daha yaşayarak ölüyorum.
@NURAL BEKTAŞLI
5.0
100% (6)