0
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
80
Okunma

Bir tren yolculuğu gibi akar hayat,
Raylar uzadıkça senden bir şeyler gider…
Bindiğin peron uzaklaşır önce,
Sonra çocukluğun, sonra eski bir keder.
Her adımın değiştirir seni,
Her dakikan başkalaşır, sesin bile…
Ve her durakta iner insanlar,
Kimi iz bırakır, kimi paslı bir çiviyle.
Zamanın dumanı yükselir arkalara,
Geçmişin bir kara tren gibi öksürür…
Bakarsın geriye, silik bir siluet,
Yarı hatırlanmış bir sevda sökülür.
O görüntüler, rüzgârın sevmediği yapraklar,
Savrulur zihninin eski raflarına…
Dalarsın onlara, elin yetişmez,
Dokunsan kırılacakmış gibi yaralarına.
Hayat, sis perdesine vurmuş tek kişilik bir sinema,
Biletini kesen sensin, izleyenin yine sen…
Perde açılır, yüzüne çarpar bir zamanlar,
Sığıntı bir tebessüm, yarım kalan bir “neden”.
Ön koltukta oturursun sessizce,
Kimse gelmez yanına, boş kalır bütün sıralar…
Geçmişin yürür sahnede ağır ağır,
Ve her adımı içindeki çocukla ağlar.
Sözcükler konuşmaz, kalp anlatır,
Gözlerin görmediğini yüreğin okur…
Bir tren geçer yeniden içinden,
İnerken unuttuğun kim varsa dokunur.
Ve anlarsın , hayat yolculuğunda,
Her yolcu biraz kalıp biraz gider…
Sen ise en sonda, ışığı kısılmış perdede,
Geçmişini seyreden olarak kalır, yine ilerler…
@NURAL BEKTAŞLI
5.0
100% (2)