0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
35
Okunma
ŞEHRİNDE KAYBOLDUM EY BEN
Bir şehir var içimde,
Haritası kaybolmuş bir yalnızlık gibi;
Gölgesini kendine yoldaş eden insanların
kırık aynalarda fısıldaştığı bir ülke…
Ben,
adını unuttuğum bir adam olarak girdim o şehre;
kendime yabancı,
başkalarının hikâyelerinde fazlasıyla tanıdık.
Güneş batmıyordu orada—
çünkü ışık, gözyaşlarının ağırlığını ölçmekle meşguldü.
Her damla, göğsüme kazınmış bir yara;
her yara, beni yeniden doğurmaktan aciz
eksik bir dua.
Unutulmuş sokaklarında yürüdüm,
taşları beni tanımadı;
ayak izlerim bile sahibini reddetti.
Ve karanlık, lambalardan değil,
gölgelerimin omuzlarımdan sızan bir
ışıkla aydınlandı.
Bir köşede
duvarlara sinmiş gözyaşı lekeleri vardı;
yaklaştım…
Benden habersiz benden fısıldayan anılar
bileğime dokundu—
kimisi beni bana getirdi,
kimisi beni benden aldı.
Sonra o kapı…
paslı, küçük, yalnız bir kader gibi
ama tokmağı yıldız parlaklığında.
Tıklattığımda,
ardında kim var bilmiyordum:
kendi yalnızlığım mı,
yoksa hiç yaşanmamış bir ben mi?
Kapı aralandı
ve içeri boşluk değil,
zaman aktı.
Su değil anıların nehri taştı eşiğinden—
koynunda sıcak yanaklarıma değen gülüşler,
buz kesmiş suskunluklar,
yarım kalmış sözler…
O nehre dokundum;
içimdeki geçmiş ve geleceğin
aynı anda koluma girdiğini hissettim:
Biri beni çekti,
biri itti,
ikisi de “Sen buradan geçeceksin” dedi.
Sonra odalar…
her biri ayrı bir ruhumdan yapılmış.
Birinde çocukluğumun kırık kahkahası
tozlu bir rafta beni bekledi.
Diğerinde, yaşamadığım hayatların gölgeleri
benden izin alır gibi
dans etti.
En sonunda,
bir odada kendi yüzüme baktım
ama yüzümü görmedim:
yalnızca ruhumun titreşini—
kederimi, umudumu, öfkemi
ve susturduğum her şeyi…
O an anladım:
Bu şehirde kaybolmak
aslında kendine dönmektir;
çünkü içimdeki haritasız şehir
benim en gerçek yurdumdur.
Ve ben,
kendini arayan bütün adamlar gibi
kendi gölgeme yemin ettim:
“Kaybolsam da, kendime varacağım.”
Sevil sev haritası olmayan şehirden ilham alınarak yazıldı
Umarım olmuştur