0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
32
Okunma
BEN VE BENDEN TAŞAN SEN
Ben sustukça konuşuyor içimdeki yaralar;
kimsenin duymadığı o ince sızı,
kalbimin karanlık bir odasında büyüyüp
beni bana anlatıyor aslında.
Güçlü görünüyorum dışarıdan,
ama içimde, kimsenin göremediği
kırık bir şehir taşıyorum.
Yalnızlık dört duvar değil,
benim içimde kurduğum koca bir ülke.
Senin adım atmadığın sokaklar karanlık,
senin dokunmadığın hava hep soğuk.
Ben, yokluğuna alışmaya çalışan
küçük bir yalnızlığım artık;
senin gelmediğin her gece
bir miktar daha büyüyen.
Kalbim önce yandı, sonra küle döndü;
ama ne gariptir,
hâlâ üflesen alev alacak gibi.
Sanma ki beni yakıp geçtin,
ben hâlâ o küllerin içinde
senin adını gizlice saklıyorum.
Bir cümle var içimde,
başlıyor ama bir türlü bitmiyor.
Hep "keşke" ile "keşke dönsen" arasında
yorgun bir hayat sıkışmış gibi.
Dudaklarımda yarım kalan sözler,
göğsümde tamamlanmamış hikâyeler…
Ben hep yarım kaldım,
sen hiç duymadın.
Sana söylemediğim sitemler
kalbimin tavanında asılı duruyor hâlâ.
Ben sustukça ağırlaşıyor,
sen duymadıkça içim daralıyor.
Sitemim yüksek değil ama
derinden yakıyor insanı.
Her nefeste seni düşündüm,
sigara dumanına karıştırdım adını.
Göğe doğru yükselen her dumanda
bir dua daha bıraktım arkana.
Seni Allah’a havale edemedim,
çünkü içimde saklamaktan vazgeçemedim.
Bazıları gider,
gidişleri kalır.
Ben senin gidişini hâlâ taşıyorum;
kelime kelime döktüğüm acı
arkanda bıraktığın sessizlikten ibaret.
Bazen sesin geliyor gibi oluyor,
ama anlıyorum ki
o da bir hayal kırıklığıymış.
Senin kalbine uğramayan sevdam
benim içimde krallık kurdu.
Ben sevdim, sen baktın.
Ben adım attım, sen durdun.
Ben yoruldum, sen anlamadın.
Bu aşk bir yoldu,
ben yürüdüm,
sen sadece seyrettin.
Mahşere kalan hesaplarım var,
ama hiçbirinde sen yoksun.
Ben kendimle kavga ediyorum artık;
en çok da seni bu kadar sevdiğim için
kırgınım kendime.
Sana değil…
bendeki sana.
Mutluluk kapıyı çaldı birkaç kez;
ama "ya sen gelirsen" diye
açmaya cesaret edemedim.
Şimdi anlıyorum ki
kapıda kalan mutluluk değilmiş,
içeride kendi gölgemde hapis kalan
benmişim.
Ben seni seviyordum…
Evet, “seviyordum” demek bile acıtıyor.
Uzun süre kendime bile söyleyemedim,
çünkü senin adınla yanmak
beni biraz eksiltiyordu.
Ama yine de yandım,
yandıktan sonra bile
senin soğukluğunu suçlamadım.
Unutmak istedim seni,
ama unutmanın da bir bedeli varmış.
Adını sildikçe derine işledi,
sildikçe büyüdü,
sildikçe beni ben yapan yaraya dönüştü.
Meğer ben unutmayı değil,
sensizliği öğrenmeye çalışıyormuşum.
Bu yüzden en çok gece ağrıyor içim;
çünkü gecenin dili
benden daha iyi biliyor seni.
Ve işte bütün bunların sonunda anladım:
Ben dediğim şey aslında senmiş,
sen dediğim şey ise
benden taşan kırık bir hikâyeymiş.