1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
41
Okunma
9’umda intihar ettim; ailemin yükü üzerime çökmüştü. Ama Allah korudu beni, “Daha yaşayacak ömrün var.” dedi.
13’ümde üzerime gelen çok şey oldu. Bir çocuğa akran zorbalığı ve sevgisizlik neler yapabilir, ancak yaşayan bilir; insanı canından bile vazgeçirebilir.
16’da kimseden sevgi görmemiş bir kızdım. Babasından sevgi görmeyen bir çocuk, bir erkeğin en ufak ilgisine bile muhtaç hissedebiliyor. 16 yaşındayken bir erkeğe kandım; sevince hayat güzelleşir sandım ama yine canımdan oluyordum.
Şu an 18’im ve bunların hepsinin yükü hâlâ omuzlarımda. Hepsinin travmasını taşıyorum. Ölüm isteği hâlâ yokluyor ruhumu… Ama diyorum ki: “Hayır. Yaşamalısın. Bu kadar yaşadığın şeye rağmen ruhunu yaşatmalısın.”
daha dokuzumdaydım,
dünya elimde plastik bir oyuncak kadar hafif olmalıydı,
ama bana koca bir taş gibi düştü.
o gün ilk kez öldüm ben —
kimse bilmedi.
çocuk bedenimde büyüyen koca bir sessizliğe gömüldüm.
on üçümde yeniden öldüm,
hayat önümde yeni açılmış bir defterdi,
ben daha ilk kelimede yoruldum.
kalbimin ipleri gevşedi,
ruhum ayak bileğime dolanan bir gölgeye dönüştü.
kimse görmedi,
ama ben o gün yine gittim içimden.
on altımda kalbim ilk defa birine çarptı,
sevince yaşanır sanırdım,
meğer sevinç bile acıyı uyandırıyormuş.
bir gülüş gördüm,
göğsümde hem çiçek açtı hem mezar.
bir kez daha öldüm orada,
kimse bilmedi —
ölüm hep içimdeydi, dışım hep hayattı.
ve bugün, on sekizimde…
ölüm yine fısıldadı bana,
sanki eski bir dostmuş gibi,
sanki beni hep tanıyormuş gibi.
ama hayat da aynı anda dokundu omzuma:
“daha yeni başlıyoruz” dedi.
ikisi arasında kaldım,
güneşli bir pencere ile loş bir oda arasında.
itirafım bu:
ben ölümü düşündükçe yaşamı daha derinden hissediyorum.
her düşünüşümde içimde bir şey kırılıyor,
ama aynı anda bir şey tutuyor beni;
bazen bir sabah ışığı,
bazen bir nefes,
bazen sadece inadım.
ben çok kere öldüm içimde,
ama hâlâ buradayım işte.
bunun adı belki kader,
belki inat,
belki de kimsenin görmediği o minicik
“devam et” sesi.
5.0
100% (3)