0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
82
Okunma
Sevdiğini son defa gördüğünü bilmek mi zor,
Yoksa son defa görememek mi onu,
Bir vedada gözlerinin dolması mı yakar insanı,
Yoksa hiç vedalaşamamanın boşluğu mu boğar boğazını?
Bir bakışta saklı kalan bin kelime vardır,
Bir susuşta yutulmuş binlerce “gitme”.
O an, zaman bile nefesini tutar,
Kalp ise kendine bile seslenemez: “Dur, dönme.”
Son defa görmek…
Bir mezar taşına kazınır o anın ağırlığı,
Elin elinden ayrılırken bir soğukluk çöker,
Ve bilirsin, artık hiçbir sabah
O elin sıcaklığıyla başlamayacak güne.
Ama son defa görememek…
O bambaşka bir yangın, sessiz bir kıyamet,
Ne ağlayabilirsin, ne vedalaşabilirsin,
Yarım kalmış bir hikâyenin içinde donarsın,
Ve her rüyada o hikâyeyi bitirmeye çalışırsın.
Birinin son kez baktığı gözleri unutulur belki,
Ama son kez bakamadığın bir çift göz,
Her gece kapanmayan bir yara olur içinde.
Her kalp atışında bir eksiklik çalar,
Bir isim yankılanır, geçmişin duvarlarında.
Son defa görmek, acının adıdır.
Son defa görememek ise, acının anlamı.
Biri yıkar seni gözyaşıyla,
Diğeri yakar seni sessizliğiyle.
Ve sen, arada kalırsın…
Görmenin yüküyle, görememenin boşluğuyla,
Bir tarafında “keşke son kez sarılsaydım”,
Diğer tarafında “keşke hiç ayrılmasaydım”.
Sonunda anlarsın:
Asıl zor olan, ne görmek ne görememek —
Asıl zor olan, hala sevmek.
5.0
100% (1)