0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
41
Okunma
Yürüyüş sustu,
Ne adım vardı ne yol ne gölge.
Sadece bir çağrı kaldı içimde
Ve o çağrı, nefesimin ritmiyle titreşti.
Teslimiyet dedi ki:
“Bırak her şeyi, sadece gel.”
Ve o an anladım,
Artık yürüyen ben değildim
Beni çağıran, içimdeki nurdu.
Her adım, her nefes
Çağrıya yanıt vermek için atılmıştı
Ve ben fark ettim ki
Adımın izi yoksa,
Adım zaten teslimiyetin kendisiydi.
Gölgesiz adımlar
Artık bir yürüyüş değil, bir dirilişti
Her yok oluşumda
Bir ışık doğuyor,
Her ışık bir çağrıya dönüşüyordu.
Kalbim açıldı,
Zihnim sustu
Ve ben, benliği unutmuş bir damla
Çağrının enginliğinde eriyordum.
Teslimiyetin sesi
Umman kadar derin, Miraç kadar yüksekti
Ve çağrı, yıldızların bile ulaşamadığı bir
Nur seliyle içime doluyordu.
Artık ne başlangıç vardı,
Ne bitiş ne yol ne hedef;
Sadece bir an vardı
Çağrının nefesinde
Ve nefesin teslimiyetinde.
Gölgesiz adımlar
Artık yalnızca sana varıyordu;
Ne iz bırakıyor ne geride kalıyordu.
Her zerre, her atom, her nefes
Sadece Rızâ’nın huzuruna yükseliyordu.
Ve o an öğrendim
Teslimiyet, yürüyüşün özü
Çağrı ise varoluşun işaretidir.
Bir adım attım mı? Hayır.
Bir nefes verdim mi? Evet
Ve o nefes, beni sana taşıdı.
Gölgesiz adımların sırrı,
Artık tamamlandı
Adımlar yok, ben yokum
Sadece teslimiyet var
Ve her çağrı, ruhun sonsuz ışığında yankılanıyor.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(25 Kasım 2025)