9
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
235
Okunma

Küllerin arasından doğmaya hevesli bir ateşim ben
Ağrılarıyla yürümeye alışmış bir yolcu.
Dur, dedim kendime…
Tam o anda bir rüzgâr geçti içimden,
adı senin sesindi.
Karanlık gövdemde bir kandil yandı ansızın,
fitili közlerinden alınmış bir ışıkla.
Ben, susmayı Eyyüp’ten öğrenmiş
yaralı bir gölge;
Avuçlarımın arasına sakladığım bir dua gibi
titredim sana.
Aşk… nedir bilirim;
ateşe tutuşa tutuşa yürünür.
Cehennemin bile kendi küllerinden utanacağı
bir gölgedir insan.
Ve ben, senin adını içime üfleyen
o gizli nefesi bin kere boğmaya kalktım da,
her defasında seninle dirildim yeniden.
Tenime ilişme desem, ruhum seni çağırır;
ruhuma ilişme desem,
yüreğim kanar yokluğunda.
Hangi yanımı yaslasam hayata,
öteki uçar sana.
Kırılmış zincirlerimin altında
senin gölgenin izi var;
kırılmış hecelerimin ucunda
senin sessizliğin duruyor.
Geceye yaslanıp
rüzgârdan bir kıble kurdum kendime;
bir çocuk gibi ağladım
karanlığın avuçlarına.
Ağlayışım, sana dönmek isteyen bir pervane gibi
arşa yürüdü.
Bu kalbin en kırık yerine
sen dokun; ben dokunamam.
Sen bilirsin…
Bu sabah kentin paslı terazisinden
bir damla sessizlik satın aldım.
Ağır geldi, taşıyamadım.
Yarısını orada bıraktım,
yarısını sana.
Gecenin solgun alnına avuçlarımla değdim;
ıslak bir yıldız kıpırdadı parmak uçlarımda.
Belki de hiç doğmamış bir sözün
yorgun nefesiydi bu.
Ve anladım:
Sessizlik, bazen içimize açılan bir kapıdır.
Aralarsan, sen çıkar içinden.
Senin ateşin, senin gölgen,
senin adınla çarpan bir kalp…
Ben ise aşkın kıyısında
diz çökmüş bir dervişim.
Bir nefeslik ömrümü
senin kıblene koymuşum çoktan.
Dur desem kendime, duramam.
Çünkü bilirim:
Aşk, yanana değil,
yanmaya yürekli olana doğar.
Ve ben—
senin sözünden, senin susuşundan,
senin yokluğundan
yeni bir bahar örerim kendime.
Sakın… gelme deme bana.
Prose-poem
5.0
100% (20)