0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
56
Okunma
Arapça bir sabahla doğdum,
Duası yarım kalmış bir seherin kokusunda.
Her “ya Rab” deyişimde,
Göklerin kalemiyle yazıldı içimdeki sükût.
Türkçe ağladım, her kelimesi yanık bir ezgi,
Toprağın sesiyle buluşan gözyaşlarımla.
Aşk dedim ve sustum
Çünkü bazen;
Söylenen her söz, manayı eksiltir.
Farsça bir esintiydi gönlümden geçen,
Rûhumu elif elif yakan bir nefes gibi.
Her heceye “Hû” sinmişti,
Kalbim, kelimesiz bir dua yazıyordu kendine.
Bir harf düşer bazen gönül levhasına,
Ne Arapça ne Türkçe ne Farsça
Üçünün de ötesinde bir sükûnla,
Bir secdeye dönüşür o harfin anlamı.
Kalemim ağlarken mürekkep susar,
Zira her kelime bir yakarış taşır içinde.
Bir Vâv çizerim,
Aşk eğilir arşa doğru.
Gecenin kıblesi sensin,
Harflerim sana dönük, her biri abdestli.
Bir nida düşer göğsüme:
“Kalbin diliyle sev, çünkü Rabbine en yakın olan odur.”
Kudüs’ün taşlarında duyulur adın,
Bir mabet gibi çarpar kalbime sesin.
Benim secdem kelimelerdedir,
Senin adın her dizede Rahmân’a varır.
Ne zaman bir dua okusam,
Kalbim üç dilde yankılanır:
Arapça yakarış,
Türkçe hüzün,
Farsça teslimiyet
Ve ben, hepsinin ortasında sükûta sığınırım.
Bir elif kadar sabır,
Bir Vâv kadar tevazu taşır adın.
Sen, kalbimin ortasında yazılısın
Tercümesi olmayan bir kader gibi.
Aşkı anladım sonunda
Ne bir sözdü ne bir bakış,
Bir “ol” emrinin kalpte yankısıydı yalnızca
Ve ben o yankıya secde ettim sessizce.
Rüzgâr bile senin dilinde zikreder,
Deniz dalgaları “Hû” der her kıyıya vurduğunda.
Her varlık bir harf olur
Ve hepsi birleşip “aşk” kelimesini okur.
Kalbimin üç dili var:
Biri göğe döner, biri yere, biri kalbime.
Göğe dönen dua, yere inen gözyaşı,
Kalbime saklanan ise yalnız sensin.
Ben seni, dillere sığmayan bir hâl olarak sevdim,
Bir nefesin içindeki ebediyet gibi.
Aşkın tercümesi yokmuş meğer,
Ancak susan bir kalp anlatır bunu Rabbine.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(6 Kasım 2025)