0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
60
Okunma

Gül değil o,
Yüreğin ta kendisi,
Kan kırmızısı ve çıplak.
Her yaprağı, aceleyle fısıldanan bir sır,
Her dikeni, dokunmaya korkulan bir yemin.
Beklemez o, baharı ya da yazı.
Sadece açar, en beklenmedik anda,
Güneşe meydan okurcasına.
Ve o derin, o baygın kokudan,
Sanki bir iksir süzülür havaya:
Aşk damlar gülünden.
Bazen bir damla gözyaşı kadar berrak,
Bazen de yanan bir kömür gibi sıcak.
Dokunduğu her şeyi değiştirir,
Taşı, toprağı, en sert buzları bile.
Sen konuşursun, o susar.
Sen bakarsın, o yanar.
O anlarsın ki, dünya denilen bu yer,
Sadece o tek kokuyu, o tek tadı taşımak için var.
Kadehimiz, dudağımız, ruhumuz: hepsi o damla.
Ne zaman baksam, hep aynı mucize:
Gülünden aşk damlar.
Ve biz, bu kâinatın en şanslı dilencileriyiz,
O sonsuz pınarın hemen dibinde.
Tek bir nefes, tek bir bakış yeter,
Hayat yeniden başlar.
Hüseyin TURHAL