4
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
193
Okunma

Bugün günlerden,
bir sonbahar akşamı.
Rüzgâr camı tıklatıyor usulca.
Dışarıda yapraklar dökülüyor,
içeride bir sessizlik başlıyor erkenden.
Kuş sesleri uzaktan yankılanıyor,
belki de veda ediyor eski baharlara.
Bir zamanlar çocuk sesleriyle dolan o sokaklar,
şimdi yalnız rüzgârı misafir ediyor.
Buğulu bir camda
parmak izlerim kalıyor zamana karşı —
sanki her dokunuş,
bir “keşke”nin yankısı gibi.
Kısaldı günler ömrümüz gibi,
uzadı düşünceler.
Her akşam biraz daha erken iniyor karanlık,
her sabah biraz daha geç uyanıyor içimdeki umut.
Solmuş yapraklar dolaşıyor ayakucumda,
her biri bir hatırayı fısıldıyor sanki:
“Geçti… geçti ama eksilmedi.”
Bir lamba yanıyor sokağın ucunda,
ışığı titriyor,
tıpkı içimdeki anıların titrediği gibi.
Ve ben —
hâlâ o eski sesleri duyuyorum;
bir kahkaha, bir ağlayış, bir vedanın yankısı.
Belki de insan,
en çok sonbaharda anlar
ne kadar geçmişte kaldığını.
Bir sonbahar akşamı…
Hazan dokunur pencereme,
ve dünya,
bir anlığına durur gibi olur —
sanki her şey
yeniden başlamaya kıyamaz.
Belki de hayat,
her sonbaharda biraz daha susmayı öğretir bize;
çünkü bazı sessizlikler,
anılardan daha gürültülüdür.
5.0
100% (12)