0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
156
Okunma
Sorgusu Bitmeyen Adam
Yorgun bir gölge gibi gezinir odasında,
Alnında kırışıklar, ruhunda bin yıllık telaş.
Oturur, kalkar, yürür, ama hep aynı noktada,
Zihninde dönüp duran o bitimsiz, o çelikten savaş.
Sorgusu bitmeyen bir adamdır o, bilinir,
Her cevap yeni bir kapı açar bilinmeyene.
Bir kelimeye takılır, bir bakışa, bir ize,
Ve hayat onun için büyük, çözülmez bir deneme.
Niçin doğduk, niçin yaşadık, nereye bu gidiş?
Sorular ki, beynini kemiren sinsi bir kurt.
Gökyüzüne bakar, bulutlara bir anlam verişi,
Bir yıldız kayar, der ki: "O da mı bir umut?"
Gündelik telaşlar, koşturmacalar ona yabancı,
O, kalabalıkta bile yalnızlığını giyinir.
Bir fincan çay içerken bile derin bir sancı,
"Bu su, bu ateş, bu çay yaprağı neyi fısıldar?" diye düşünür.
Duvarlar sır verir ona, sessizlikler konuşur,
Herkesin geçtiği yoldan o, hiç geçmemiş gibi bakar.
Sanki evren onunla özel bir dil kurar,
Ve o, bu büyük lisanın tercümanı olmaya çalışır.
"Aşk nedir?" diye sorar, yüreği titreyerek,
Bir duygu mu sadece, yoksa kozmik bir yasa mı?
Gidenin ardından kalan boşluğu seyrederek,
"Bu veda niçin yaşandı, nedir onun esası?"
Uykusu hafiftir, rüyaları hep simgesel,
Gece yarısı uyanır, notlar alır titrek bir elle.
Gördüğü her yüz, okuduğu her metin gizemsel,
Bir şifre çözer gibi yaşar, sessiz ve meşakkatle.
Der ki, "Herkes uyuyor, rahat ve teslim olmuş,
Kaderin akışına bırakmış kendini kolayca.
Benim bu uykusuzluğum, ruhumun borcu olmuş,
Gerçeği aramak, yakmaktır beni, usulca."
Bir ağacın kökünde bulur hayatın manasını,
Bir çocuğun kahkahasında çınlayan boşluğu duyar.
Ne para, ne şöhret, ne de geçici bir anı,
Onun aradığı şey, varoluşun en saf ve yalın ayarıdır.
Kimse anlamaz onu, "Çok düşünüyorsun," derler,
"Bırak artık bu derinliği, rahatla biraz."
O gülümser sadece, içi kan ağlar,
"Siz hiç görmediniz ki, zihnimdeki sonsuz beyazı."
O beyaz ki, hem başlangıç hem son, hem varlık hem hiçlik,
O beyazda kaybolur, yeniden doğar her sabah.
Bir dervişin sükûneti, bir filozofun gençliği,
Ve sorgusu bitmeyen adamın en büyük günahı, iştah.
Bilme iştahı, anlama arzusu, gerçeğe susuzluk,
Onu yoran, yıpratan, ama aynı zamanda yaşatan.
Gözlerinde sürekli yanan bir bilinmezlik,
O, sadece sorarak var olan, sorgusu bitmeyen adam.
Ölüm geldiğinde bile, eminim ki son sözü:
"Peki şimdi ne olacak? Buradan sonra neresi?"
Çünkü o, durulmayı bilmez, hep ileriye doğru yüzü,
Sonsuzluğa uzanan o bitmeyen sorunun sesi...
5.0
100% (1)