0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
17
Okunma
Mum... Bir sırrı fısıldar yanarken,
Varoluşun izini takip ederken.
Eriyip giden ömür, akıp giderken,
Her damlası bir yemin, her sönüşü bir ’aman’.
O küçük sarı dil, göğe uzanır ürkek,
Ama karanlığa meydan okur, cesaret tek.
Çünkü bilir; ışık, yokluğun zıddıdır her ana denk,
Ve en büyük aydınlık başlar en loşluktan.
Düşünceler yoğunlaşır, dış sesler kesilir,
Hakikat, alevin içinde kendini gösterir.
Yüzümüzdeki çizgiler git gide belirginleşir,
Ancak kabul başlar, bu kırılgan perdede.
Bir gölge düşer yere, benliğimizden ağır,
Biz de o mum gibiyiz, usulca tükeniriz.
Oysa aydınlattığımız her bir saniye hızır,
Yetişir kuluna merhaba dercesine.
Karalar bağlanmış ne yazık ki etrafımda,
Dert, keder ne ararsan var mum ışığında.
Mum biter, is kalır; ders kalır havada,
Ne kadar yandık? İşte cevap bu odada
Mum ışığında.