7
Yorum
40
Beğeni
0,0
Puan
533
Okunma

gecenin kalbinde bir çatlak var
henüz şafak sökmedi
her şey biraz yarım biraz eksik
sokak lambaları uykusuz
sen oradasın
gölgelerin en güzel yerinde
ellerinde hala uykunun sıcaklığı
gözlerinde biraz uzak
biraz yakın badem çiçeği kokusu
sesleniyorum sana
içimle gel diyorum
henüz uyanmadı şehir
henüz kirlenmedi gün
ay uykusundan uyanır toprak
gözleri göğün en karanlık yerine değmiş
bir yolcunun sanrısı
ışığa susarak başlar her sabah
kırılmış bir andın içinden sızar güneş
taşın gölgesi kadar ağır konuşur rüzgar
ve her rüzgâr bir annenin gözlerinden geçer
sen bir harfin ucunda kanayan yarasın
kalbim bir nar gibi
içten içe çatlıyor güne
tomurcuk tomurcuk büyüyor sessizlik
dallar arasında unutulmuş bir çocuk oluyor
demirden tığlar içiyor kanımı
bir can toprağa gömülüyor
bir can göğe yürüyor yüzünden
geceyi emziren kadınlar biliyor bunu
ateşle mühürlendiğini adının
andının yeryüzüne çivilendiğini
ve aşkın
bir celladın elinde un ufak olduğunu
kalk
gün doğmadan önce
sel gibi inelim dağların gövdesinden
vadilerde birikmiş öfkemizi
kanat kanat açalım göğsümüze
gizli bir kıvrımdan sürgün verir içimdeki iklim
bir serçe dokunur alnıma
belki dualardan arta kalmış bir huzur
içime dökülen bir hüzün
gözlerimde açan ilk cemre
sevinçle yarışan eski bir özlem
çünkü bilirim
bir kâse gülümseyiştir bahar
ateşle yazılmış
ateşle anılmışsın sen
ve ben hâlâ
karanlıkta kalmış harflerle adını okuyorum
gün doğmadan önce
otur sus, gülümse biraz
gökyüzüne yaslanmış bir hendektir adın
kırk yılın hafızasında boncuktur boynunda tarih
ama yine de kalk
bir seher vakti
dağ gibi doğrul içimden
gölgeyi yar
güneşi çağır
....