7
Yorum
40
Beğeni
0,0
Puan
410
Okunma

’’Tanrılar ve tanrıçalar dahi kendi trajedilerinden kaçamaz’’ (K..N)
Gece, kara sunağını açıyor önlerine.
Kül kokuyor gök,
kanla çiziliyor ayın kırık yüzü.
Her yıldız, susturulmuş bir kurbanın
çığlığını taşıyor karanlığa.
Çıplak ruhlar, zincirlenmiş gölgeler gibi sallanıyor rüzgarda.
Kılıçların paslı duası,
çekiçlerin mezar yankısı gibi doluyor içlerine.
Her adımda taşlara gömülüyor kalpleri.
Freya, kan çanağından içiyor ışığını,
gözlerinde savaş meydanlarının çürük çiçekleri açıyor.
Alevlerle çizilmiş bir runa gibi parlıyor kızıl saçları
Ve dudaklarında, ölülerin unuttuğu
eski bir büyü soluğu.
Odin, konuşurken bilge kuşlarıyla
Kanat çırpışlarıyla parçalanıyor sessizlik.
Ve buz tutmuş kalbi
kırılıyor taş tabutların soğuk nefesiyle,
Pişmanlık, bir zincir gibi sarıyor ruhunu,
gözleri gecenin boşluğunda kayboluyor,
hiçbir yıldız cevap vermiyor fısıltılarına.
Her çırpınışında, yalnızlığın kanı akıyor parmaklarından,
yitirdiği savaşların ve kayıp sevdaların arasında
oturuyor ölü tanrıların sofrasına yalnız başına..
Freya ve Odin,
gecenin en derin yarığında
birbirlerinin kanını içerek mühürlüyorlar tutkularını.
Son destanlarını yazıyorlar sonsuzluğa
Karanlığın rahminde,
sonsuzluğa adanmış
kuzey ışıklarında sevişerek
Ve o an
sönüyor kuzey ışıkları
dili kopuyor yıldızların
kırılıyor göğün omurgası
Evren,
bir tabut kapağı gibi kapanıyor üzerlerine
Son bir ölüm çığlığı……Her şeyi yutuyor sessizlik
AY PARÇASI / MEHPARE
EYLÜL 2025 İSTANBUL