0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
45
Okunma
Kayıp Zamanlar Çağı
Ne bir kalem anlatabildi halimizi,
Ne de cümleler çözdü ahvalimizi.
Şehirler suskun, sokaklar dilsiz,
Bir gülüşe hasret kaldı yüzümüz halsiz.
Asfalt üstünde yürür binlerce ayak,
Ama yok içten bir selam, bir dayanak.
Yorulmuş kaldırımlar, duvarlar küskün,
İnsan insana yabancı, kalpler üzgün.
Koştururuz sabah akşam aynı telaşla,
Bir umudu unuturuz boş bir bakışla.
Camdan bakan çocuk yoktur artık sokakta,
Oyuncak yerine ekran var el altında.
Cepte dünya var da, yok bir dostun sesi,
Parmakla kurulur oldu tüm ilişkisi.
"Merhaba"lar sessiz, "nasılsın"lar yalan,
Herkes iyi görünür, ama içten içe talan.
Filtreli yüzlerde gizlidir gerçek,
Bir kalp emojisi neyi düzeltecek?
Beğeni sayılır oldu kıymet terazisi,
Aşk değil bu, sadece taklit bir hissi.
Bir fotoğraf koyarız, gülümser gibi,
Oysa içimizde dinmez bir sızı, bir tipi.
Sahte kahkahalar, sahte tebessümler,
Gerçek dostluk nerede, gerçek ömürler?
Sevmeden sevilmek moda bu çağda,
Gönüller dolaşır hep sanal bir bağda.
Bağlanmak zor gelir, gitmek kolay,
Kalıcı bir "biz" yok, hep anlık olay.
Bir kahve içmeden ayrılır kalpler,
Hiç konuşmadan biter nice değerler.
Ne göz göze bir his var, ne el ele sevda,
Kalp bile utanır bazen kendi atmaktan.
Ünlem hayretle sorar: "Bu muydu düşümüz?"
Virgül eğilmiş: "Kırıldı tüm cümlemiz."
Bağlaçlar kopmuş, anlam dağınık,
İletişim var, ama temas yok artık.
Soru işareti kaldı geriye tek başına,
Yanıtlar yok artık eski masallarda.
Ve biz…
Bir noktanın içine gömdük derdimizi,
Sonra “güncelle” deyip çizdik üzerini.
Gölge gibi yaşar olduk kendi benliğimizi.
Bir mesaj beklerken geçiyor ömür,
Oysa en büyük suskunluk: Gönülden ömür.