0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
43
Okunma
Bir Kase Çorba, Bir Kuş Yuvası
Bir zamanlar taş konurdu duvara,
Kuşlar da düşünülürdü o arada.
Minareler sadece ezanla var olmaz,
Yuvayla süslenirdi her kubbede arda.
Komşunun ocağında pişen yemekten,
Bir tas da düşerdi karşı evdekine.
Kokusu değil, hatırı yayılırdı sokaktan,
Bir çorbayla girilirdi kalbine.
Şimdi kimsesiz büyür çocuklar sokakta,
Bir poşet hırsızlığıyla başlar hayat.
Annesi sabıkalı, babası hapiste ya da,
Devlet dosyasında: “Riskli çocuk” – sırat.
Bir yaşlı unutulmuş dört duvar içinde,
Emekle ördüğü ömür, şimdi yük gibi.
Bayramda kimse aramaz artık kendince,
Yalnızlık, en acı ölümden bile sanki.
Bir işçi çöker merdivende sırtıyla,
Asgariyle geçin der patron nutkuyla.
Kazanır en az, harcar en çok umuduyla,
“Helal lokma” der, susar gözyaşıyla.
Bir genç kadın ezilir sokak bakışında,
Ne okulu destekler ne ailesi yanında.
Hayali doktorluktu, gerçeği mağazada,
Etiket takar şimdi, umut takamadan dudağına.
Bir amca çöpten kâğıt toplar gece,
Ev dediği baraka, sokak lambası pencere.
Çocuklar hor bakar, ‘param yok’ dedikçe,
Bir çuval geçim, alın teriyle ince.
Mahalle yıkılmış, site dikilmiş betonla,
Balkonlar demir, gözler perdelidir artık.
“Merhaba” lüks, “Hoş geldin” masal,
Asansörde selam bile çekinir artık.
Düğünlerde takılar, mezarlıkta unutuş,
İnsanlar kalabalık, ruhlar hep suskun.
Sosyal medya gülerken gözyaşı kuruş,
Yüz bin takipçiyle, içi hep yoksun.
Hak desen, kapalı bir dosya gibi,
Zengin konuşur, fakirin sesi kesilir.
Bir hukuk mezunu pazarda sebze gibi,
Hayaliyle değil, pazarlığıyla ezilir.
Ama bizdik bir zamanlar şefkati yazan,
Yetime kol, kimsesize can olan.
Bir kase çorbayla gönül alan,
Bir kuş yuvasıyla vicdan kuran.
Dönelim artık yiten izlere,
Bir tebessüm yetmez mi öfkeye?
Bir tas aşla, bir selamla belki de,
İyileşir bu çağın bütün yarası sevgiyle.
5.0
100% (1)