1
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
192
Okunma

Ey kadim şehir,
Her taşında asırlar, suyunda dualar uyur.
Adını fısıldasam,
bin minareden yankı düşer içime,
bin ağıt iner göğsüme.
Surlarında kan kokar hâlâ,
fetihle açılmış, gözyaşıyla yoğrulmuş.
Topkapı, hançer gibi tarihe saplanır,
kapılarından giren nice ordu,
ardında ölüler bırakır.
Eminönü’nde balıkçılar ağ atar,
her dalgada
boğulmuş bir gencin rüyası saklıdır.
Unkapanı’nda tozlu taşlar,
ekmek uğruna yitip giden çocuk işçilerin
sessiz mezar taşlarıdır.
Çamlıca, ey dağ gibi yalnız tepe,
göğsünde şehri kuşbakışı seyreden
binlerce sevdalı saklı.
Rüzgârın bile hüzün kokar,
Ey Eyüp Sultan,
gözyaşlarının toprağa sindiği diyar…
Dervişlerin zikriyle yankılanır,
aynı duvarlarda
susturulmuş feryatlar
Haliç, paslı bir ayna gibi,
yüzyılların yorgunluğunu taşır.
Altın boynuz dediler sana,
içinde çürüyen hayaller,
batmış kayıklar,
unutulmuş şarkılar var.
Galata yükselir göğe,
martılar döner etrafında,
kanatlarında ayrılıklar taşır.
Kulenin gölgesi
hüzünle kapanır surların üstüne.
Üsküdar’da bir vedanın ayak sesleri vardır,
Kız Kulesi,
yalnızlığın taş kesilmiş sureti.
Boğaz’dan geçen her gemi,
bir yüreği geride bırakır.
Süleymaniye,
Ezanında gök gürler,
Kubbelerinde hâlâ,
Mimar Sinan’ın yorgun nefesi saklıdır.
Ayasofya,
ağıtların en büyüğüdür;
hem kilise, hem cami,
hem gözyaşı, hem dua.
Ey İstanbul,
her meydanın bir feryadı var:
Beyazıt’ta öğrenciler,
Taksim’de kalabalık,
Sultanahmet’te şehitler…
Her adımında bir ömür biter,
her taşında bir tarih ağlar.
Ey İstanbul…
Sen, hem cennet hem cehennem;
hem aşk hem hüsran;
hem doğum hem ölüm.
Adını anarken
gözlerim yanar,
yüreğim kanar.
Çünkü sen,
tüm çağların feryadı,
tüm gönüllerin ağıdı,
ve insanlığın
kanayan yarasısın...
S.K..
5.0
100% (4)