2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
586
Okunma

Bizim buralarda sabah,
horozun borazanıyla başlar
Rüzgâr bile selam verir kapı eşiğinden
Hamur el ile değil, gönülde yoğrulur bizde
Söz verildiği an deftere değil, kalbe yazılır
Dostun derdi,
sıkıntısı komşunun çayına karışır
Kapılar açık, yürekler sıcak
Her selam, bir dua gibi akar sokaklardan
Çocuklar çimenlerde koşar
Yaşlılar gölgesinde sohbet eder
Ve güneş, adil bir şekilde herkese doğar
Toprağın kokusu, odun ateşinin dumanıyla karışır
Ve gece, yıldızlarıyla yorgun ruhlara şarkı söyler
Ama siz…
Şehrinizin horozu, banka alarmı mı?
Sabahınız, telefon bildiriminden mi doğar?
Sofranızda tuz değil, dedikodu mu eksik?
Gülüşleriniz kredi kartına mı taksit?
Komşu evin ışığı sizin ekranınızda görünür,
Ama gerçekte kimseyi görmezsiniz
Toprağa el sürmez, suya bakmazsınız
Çünkü elleriniz ve gözleriniz ekranla kilitlenmiş
Çocuklarınızın gözlerinde merhamet değil, selfie ışığı yansır
Arkadaşlıklarınız, “takip et / etme” arasına sıkışmış
Sokak hayvanı açtır, ama ekranınızda “hayvan hakları” etiketi paylaşırsınız
Yağmur damlası düşerken parke taşlarına, siz Instagram filtreleriyle sayarsınız
Erkekleriniz, gömlek cebinde vicdan taşır mı hâlâ?
Yoksa pantolon cebinde yalnız bozuk para mı var?
Kadınlarınız, aynada kendini severken
Başkasının düşüşünü mü izler?
Dostun eli sıkılmaz, kalbi tutulmaz
Ama “beğen” butonu hızlı çalışır
Kardeşinin acısı, haber başlığı kadar kısa sürede geçer
Ve cenazeye gidilen yollar, yalnızca yol tarifi uygulamalarında gösterilir
Söyle bana gurban
Dostu, sosyal medya “Anı”larında mı hatırlarsınız?
Kardeşliği, belediye seçimlerinde mi?
İnsanı, iş bitince mi ararsınız?
Dostun acısı, yorum satırlarında mı kalır?
Yardım, paylaş butonuna tıklamakla mı biter?
Kimse sıradan bir ekmek dilimi için bile elini uzatmaz artık
Ama kredi kartı limiti sorgular gözlerini açmadan
Ve kahkahalarınız, reklam müziği gibi yapaydır
Sahici bir sevinç yok, sadece filtrelenmiş yüzler var
Kuşlar bile gökyüzünde susmuş
Rüzgâr, boğazınıza dolanırken bile nefes alamaz olmuş
Ve siz hâlâ “yaşıyoruz” diyorsunuz
Ama yaşamak, sadece nefes almak değil ki
Yaşamak, acıyı paylaşmak, kırılanı onarmak
Gözyaşını silmek, yüreği beslemektir
Ve siz, kendi sessizliğinizin içinde,
Vicdansızlığın gölgesinde kaybolmuşsunuz
Sizleri izliyoruz biz
Horozun sesiyle uyananlar
Toprağın kokusunu içimize çekenler
Çocukların gülüşüne kulak verenler
Ama siz, betonun soğuk gölgesinde,
Kendi karanlığınızda yalnız dolaşıyorsunuz
Ruhunuz, ekran ışığıyla yıkanmış
Yıldızları unutuşunuz, ay’ı kaybedişiniz
Ve biz, ağıt yakıyoruz sizin için
Çünkü kaybolan yalnızca dostluk değil
Kaybolan insanlık, kaybolan vicdan olmuş
Toprağın suskunluğunda,
Rüzgârın boşluğunda,
Gözlerimizle arıyoruz sizi
Ama siz, menfaatin kölesi olmuş bedenlerinizle
Sadece kendi gölgenize bakıyorsunuz
Ve sonunda…
Bütün bu kaybolmuş vicdanlar,
Ekran ışığında tükenen ruhlar,
Siz gerçekten var mısınız, ?
Yoksa, yalnızca yansımanız mı dolaşıyor şehirlerde?
S.K.
5.0
100% (8)