18
Yorum
52
Beğeni
5,0
Puan
409
Okunma

Burada, saatler toprağın nabzıyla atar
Ve rüzgâr, yalnızca mezar taşlarının adını fısıldar.
Yosun tutmuş bir sessizlik var üstümüzde
Çürüyen bir zaman kokusu
Ve unutuluşun karanlık suyu…
Postacı uğramaz buraya
Ama her gece, gökyüzünden düşen yıldız kırıklarıyla
Birer mektup yazarız size.
Mürekkebimiz; çürümüş yaprak rengi,
Zarfımız; küflenmiş bir gömleğin cebinde saklıdır.
Burada, konuşmalarımız
Çiçeklerin köklerinden sızar yukarıya.
Kim bilir, belki baharda
Mezar taşlarındaki yabani menekşeler
Bizim cümlelerimizdir size…
Gölgelerimizi katlayıp,
Uykuya yatırıyoruz çukurlarımıza.
Rüyalarımızda hâlâ kapı eşiğinizdeyiz,
Ve kapı kolunda elimiz,
Sizi beklerken unuttuğumuz gibi…
Duyun,
Her yağmur damlası,
Üstünüze düşen biziz.
Her rüzgâr esişinde
Saçlarınıza karışan,
Unutamadığınız bir kokuyuz.
Ve bilin…
Bu sessiz evde
Hiç kimse yaş almıyor artık;
Zaman, ölülerin cebinde
Çürüyen bir saat gibi duruyor…
Müjgân Akyüz Dündar
5.0
100% (24)