1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1688
Okunma
asiliğime tetikli namlu
bir kızıl gün doğurmadan şakağımda
gözlerimde bitmez tükenmez öfkenin esareti
bir bombanın fitilini ateşlemeden daha dilimde
bedenime çökmüş intihar sarhoşluğumla
bozuk vanalı şadırvana dönmüş gözlerim
kahpe mayınların azizliğidir dizlerimdeki çökme isteği
oysa tüfeğimin namusuna eş tuttuğum sevdamla
karavana geçmişimi, asaletine boynumu kıl yaptığım
kumral saçaklarında canım asılı saçlarına dayadım
ihtilallerin göbeğinde büyümüş infialdir diğer adım
biraz cesaret ! ecelimle ölecek kadar günahkar değilim
şimdi beyaz bir mevsime sırnaşırken düşlerim
kirpiklerime çökmüş kristal damlalarda parmakların
güneşin turuncu şefkati yaslanıyor retinama
kırmızı ! olmadığın zamanlarda konuştuğum aynalarda gerçek yüz
şecereme yama yaptığım hırs / iltihaba yüz tutmuş yaramı örter
biraz cesaret ! gözyaşıyla neme doymuş beden denen lanet krater
kevgir delikleri kadar kurşunlanmış bir yürek taşıyorum
şavkıma tünemiş yedi çizgi, çocukların yüzündeki kederdir
her mayıs sabahı dişlerimin gıcırdaması ve kavgaya soyunmam
mavi patiskalarıyla yeni bir sancıyı doğuran güneşi
bacak arasına kıstırmış ufkun ardını hayal eden
düşen, ezilen ! sömürünün koynunda büyümüş işçilerden utancımdandır
bir zamanlar özgürlüğün gönderinde dalgalanan kanım
şimdi soysuzluğunu maviye boyamış emperyal düşlerle
yıldızlarla çevrili geometrik delikten bir bilinmeze yolcu
ki ben ceddime verdiğim sözü iki dakikalık zevkin bacak arasında unutmuşken
tarihin insanıma yaşattığı rezil travmaların ! amalığıma kök salmış sancısı
gözlerimde kudurmuş hırsın dalgalarıyla, yine kirpiklerimi dövüyor.
bir bütün halinde eriyen, vitrinlerde görücüye çıkmış insanlık
ihtirası dudak kıvrımlarında titreyen kadın haliyle
uçkuruna onurunu anahtar yapmış zevkin kapısından sırıtırken
hücrelerine satılmışlığın mikrobu bulaşmış beyinlerin
iki ayaklı resimciklere dönüştürdüğü bedenleri
maddesel im’in kalem ucuna asmış
düşünen, gören, anlayan her fikri balçıkla sıvamıştır
biz sevdayı, çıplak dal uçlarında tomurcuk
yeşile ve meyveye gebe yeni bir bahara emanet etmişken
kuzey yamaçlarımıza serilen mevsim şaşkınlığı ayaz
buzdan parmaklarıyla dokunuyor papatya gülüşlere
ölüyor, toprak şefkatini kollarımıza taşıyan masum yanımızın çocuğu
filesine kurşun sıkılan baba gibi çöküyoruz / ağlamak anne gerçeği!
emperyalist fıtratın onursuz çağası olamam
bedenimi örten bu etten ruba, asil bir rahmin suyunu mas etmiş
sinene değen omurga sana olan sevdamı hapsetmiştir
ipinden kurtulmuş bir uçurtma özgürlüğü sunamasam da gözlerine
ayva tüyü çillerin, bir dağ kadar mağrur ser için verdiğim savaşın
yangın artığı külleriyle gelebilirim .!. bakışlarındaki mercanköşküne
abrası insanım, umudu sen, heyecanı çocuk bir can taşıyorum
davamın şarjöründe kalan son kurşunla düzene yenik / sevdana dik
cılız bedenime yüklenmiş bin kat veballe, bir deri bir kemik
parmaklarına tutunabilmenin son gayreti ! yönüm sana dönük
ya vur beni / ya da çek git!