0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
62
Okunma
Biz, nefesi dua olan bir soydan geldik;
Oğuz’un sesi hâlâ yankılanır yüreğimizde…
Bizi ne rüzgâr savurdu,
Ne fırtına yıktı.
Biz toprağa değil,
Töreye kök saldık.
Ve her sabah
Oğuz’un nefesiyle uyandık.
Ey Türk!
Senin damarlarında gezen sadece kan değil,
Bir çağdan ötekine geçen kutlu bir niyetti.
Oğuz Han’ın duasıydı
Her doğan çocuğun avuç çizgisinde gizlenen...
Unutma:
Oğuz bir kişi değildi yalnızca,
Oğuz bir millet duası,
Bir ebedî emir,
Bir ilk kelimeydi.
Söğüt’ün gövdesinde hissedilen
O kadim nefes
Senin içindir ki hâlâ
Dombıra olur rüzgârda
Ve her yâre şifa gibi iner bozkıra.
Oğuz’un nefesi;
Bir otağda başlar,
Bir sancağa dönüşür,
Bir kıtaya mühür olur
Ve sonra
Bir çocuk susarken bile
İçli bir ağıtla yeniden dirilir...
Sen, ey kalbi tunç gibi sert ama
Bir duaya teslim olan yiğit!
İçindeki her sevdada
Oğuz’un nefesi var
Ve her seferin eşiğinde
Bir babanın duası gibi durur.
Ey Alp’in torunu!
Ey Yesevî’nin öğrencisi!
Oğuz’un nefesi
Sadece bedenine değil
Ruhuna da mühürdür.
Bir gün
Karanlık sararsa göğü
Ve yıldızlar susarsa
Yine o nefes
İçinden yankılanacak:
“Kutlu bir iz taşıyorsun!
Eğilme!
Sen gökten inen bir adaletin evlâdısın!”
Bu yüzden
Toprak nereye değse ayağın,
Orası cennet olur
Orası sükût bulur.
Çünkü sen,
Oğuz’un nefesisin!
Ve o nefes,
Kıyamete kadar
Susmaz!
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(19 Şubat 2025)
5.0
100% (1)