0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
78
Okunma
Srebrenitsa İçin
O sabah,
Güneş doğmadı Drina kıyısına.
Ve nehir, utancından
kendi yatağını inkâr etti…
Sustular
Birleşmiş Milletler kadar büyük,
Ama insan kadar küçük ülkeler.
Bir anne çığlık attı:
“Benim oğlum süt kokuyordu daha!”
Gökyüzü yere indi,
Boşnak çocuklarının gözünden.
Yeşil bir tabutun içindeydi
Sekiz bin üç yüz yetmiş iki dua…
Sırtını dağa yaslamıştı ölüm.
Ve tüfekler,
İnsanlığın alnına nişan almıştı artık.
Bir çukur kazıldı sonra
Varlığın ortasında yokluğa.
Yol boyunca
Ayakkabılar kaldı geride;
Koşarak kaçan hayatlar
Henüz büyümemiş cesetlere giydirilmişti.
Sadece bir çorap,
Bir mendil,
Bir mavi boncuk…
Kadınlar,
Dualarıyla örttü çıplak mezarları.
Bir toprak, bin kez doğurdu ölülerini;
Ama dünya
Bir kez bile görmedi gözyaşlarını.
Birleşmiş Milletler bayrağının altında
yeminler boğuldu kan lekeli çamurlarda.
Barış diyen diller,
o gün sustu kurşun sesine;
İhanet,
bir üniforma gibi giydirildi umutlara.
Anneler konuşmadı hiç...
Sadece başörtülerinde büyüttüler acılarını.
Onların gözleri,
bir kıyameti bin defa görmüşçesine karanlık.
Ve her yeni doğan,
bir mezarın başında büyüdü.
Bir çocuğun defterine
"savaş" kelimesi yanlış yazıldı.
Çünkü o hiç barışı görmedi.
Çünkü onun harfleri
kemik kokuyordu, sessizlikle yoğrulmuş…
Yirmi dokuz yıl geçti.
Ama hâlâ gece olunca
sayı sayıyor bir kadın:
“1… 2… 3…
Oğlum kaçıncıydı acaba sırada?”
Ve biz,
Hâlâ
susmanın suç ortaklığında boğuluyoruz.
🕊️ Unutma. Unutulursa, bir daha olur.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(11 TEMMUZ 2025)
5.0
100% (1)