36
Yorum
92
Beğeni
5,0
Puan
760
Okunma

bir tren geçer…
yüzyıl öncesinden kalkmış gibi
içinde sararmış mektuplar
mektuplarda eski harfler, suskunlukla yazılmış vedalar
camına başını yaslamış biri — belki bir baba,
belki arkada kalmış bir çocukluk
lokomotifin yorgun nefesi
bir dağın göğsünü yara yara
üşüyen bir şarkıyı taşır uzaklara
her vagonu başka bir hikâye
birinde savaşın gölgesi
birinde ilk aşkın gül kokusu
istikamet: bilinmez
ama her durakta biraz daha silinir yüzler
biraz daha eksilir yükü geçmişin
el sallayanlar hep aynı:
yaşlanmış anneler, elleri mendil
ve gözlerinde cam gibi bir bekleyiş
bir istasyon düşün
zemini mozaik, saati durmuş
duvarında hâlâ 1954’ün takvimi
bir çay ocağında demli hüzün
paslı tren düdüklerinde
karışmış zamanın uğultusu
tren geçer...
geceyi böler, yıldızları sarsar
raylarda yankılanır bir neslin ayak sesi
ne giden tam gidebilir
ne kalan unutabilir
ve ben,
bir peronun ucunda
ceketimde kömür isi, cebimde eski bir bilet
bakakalırım ardından
bir tren geçer
ve bir ömür daha eksilir sessizce
Müjgân Akyüz Dündar
5.0
98% (40)
4.0
2% (1)