0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
129
Okunma
Gecenin kalbinde titreyen âsi bir sâda,
Karanlıkla konuşan, içine işleyen rüyâ...
Küllerden doğan çerağın duasıysa,
Kendi sessizliğinde yanmaya başladığında anlarsın.
Yollara düşen gölgeler seni izlemiyorsa,
Seher vakti bile adını çağırmıyorsa,
Gidenlerin ardından kalan hep sen olduysan,
Kimi beklediğini unuttuğun zaman anlarsın.
Gülüşlerin ardında gizli bir sancı varsa,
Bir bakışın susuşunda sözler boğuluyorsa,
Kapanmayan defterlerin tozuna dokunuyorsa parmakların,
Bir satırda kendini silmeye çalıştığında anlarsın.
Bir kelâm içinden geçip yüreğini kanatıyorsa,
Aynada gördüğün gözle barışamıyorsan,
Artık kendine bile susmaya başlıyorsan,
En çok kendine küstüğünü düşündüğünde anlarsın.
Vuslatsız sevdalar içinden yıllar yontuyorsa,
Bir mendilin kokusu zamana direniyorsa,
Yastığa düşen saç teli bile hüzün kokuyorsa,
Bir türküde onu yeniden yaşadığında anlarsın.
Bir tebessümde unutur gibi yapsan da onu,
Sesini duymadığın bir gecede büyür yokluğu.
Zamana bıraktığın her şey geri dönmezse,
Bir fotoğrafın suskunluğu donduğunda anlarsın.
Bir çocuk sesi geçerken camın ardından,
İçinden kırılan o eski zamanlar konuşur.
Gözlerini bile kapatmaya korkarsan eğer,
Hayatın seni ne kadar yorduğunu anlarsın.
Sözler parçalanır duygu duvarının dibinde;
Cam kırıkları gibi keserken sevgi damarlarını...
Dalga dalga kıyıya vurur kırmızı bir sessizlik.
Sustuğum her yerde biraz daha öldüğünü anlarsın.
5.0
100% (3)